1. dirsek, eğri/kıvrık parça, kanca, çengel.
    He carried the parcel in the crook of his arm.
  2. kanca şeklinde/eğri&kıvrık şey.
  3. âsâ, meses, çoban değneği.
    a shepherd's crook.
  4. kıvrılma, kıvırma, bük(ül)me.
  5. dönemeç, kıvrım, viraj.
    a crook in the road.
  6. dolandırıcı, sahtekâr, hilekâr, hırsız.
    He's a crook.
    Get something on the crook: (bir şeyi) hile ile elde etmek.
  7. eğmek, kıvırmak, bükmek.
ayyaşlık etmek, fazla içki içmek,
argo kafayı tütsülemek.
John's out, lifting his elbow as
usual, and he'll probably come home drunk.
ne yapıp yapıp, herhangi bir şekilde, allem edip kallem edip.
ne yapıp yapıp, bir yolunu bulup, allem edip kallem edip.
The swindler got the old lady's money by
hook or by crook: Dolandırıcı allem etti kallem etti, ihtiyar kadının parasını aldı.
herşeye başvurarak, her türlü araçla, ne yapıp yapıp, doğruluk veya hile ile, allem edip kallem edip.
herşeye başvurarak, her türlü araçla, ne yapıp yapıp, doğruluk veya hile ile, allem edip kallem edip.