damp

  1. nemli, rutubetli, yaş, ıslak, râtıp.
    damp weather/air.
  2. üzgün, meyus, kederli, şevki/hevesi kırılmış/sönmüş, yılgın, bitkin.
  3. nem, rutubet, ıslaklık, yaşlık, nemli hava.
    The damp in the air makes my old bones hurt.
  4. zararlı/öldürücü/boğucu gaz (bilhassa maden kuyularındaki).
  5. üzüntü, keder, yeis, bitkinlik, yılgınlık.
  6. kısıtlayıcı/baltalayıcı/yıldırıcı kuvvet veya etken.
  7. (hafifçe) ıslatmak, nenlendirmek.
    It is just damping: Yağmur hafifçe çiseliyor.
  8. yavaşlatmak, durdurmak, etkisini azaltmak.
    damp down: yavaş yansın diye ateş üzerine kül/kömür vb. dökmek, küllemek.
  9. söndürmek, kırmak.
    to damp a furnace.
    to damp someone's ardor: birinin hevesini kırmak.
  10. Music yavaşlatmak, (ses titreşimlerini) söndürmek, zayıflatmak.
  11. Physics titreşim genliğini) azaltmak/küçültmek, sönümlü yapmak.
sönümlemek Verb
nemlenmek Verb
(maden ocağında) boğucu gaz: oksijeni çok az, karbon dioksiti fazla olan ve boğulmaya sebep olabilen hava.
yamyaş
akbuğu: maden ocaklarında rastlanan karbon monoksitli zehirli gaz. Noun
tecrit tabakası: nemin tuğladan geçmesini önleyecek malzeme. Noun
sindirmek Verb
(ateşi) küllemek Verb
ithalat taleplerini azaltmak Verb
(bitki) bir mantar hastalığı ile çürüyüp dökülmek.
birinin heyecanını bastırmak Verb
başarılı olmayan etkileme girişimi
kurusıkı şey
kömür madenlerinde hâsıl olan kolay ateş alan metan gazının patlaması