söylemsel
Adjective, Language-Literature
söylem üstünlüğü
Noun, Sociology
söylemsel üstünlük
Noun, Sociology
söylemsel dışlanma
Noun, Sociology
söylemsel hegemonya
Noun, Sociology
söylemsel gelenek
Noun, Sociology
kaldığı yerden devam etmek
Verb
dolaysız söylem.
ör.: “
I'll think it over”, he replied. indirect discourse
Noun
dolaylı söylem/anlatım.
“He said he was hungry.” gibi. Dolaysız şekli:
He said “I am hungry.”
cihad söylemi
Noun, Religion-Faith
dini söylem
Noun, Religion-Faith
söylem belirleyicisi
Noun, Linguistics
bir konu üzerinde yarı resmi bir ağızla konuşma
söylemek, bahsetmek, konuşmak, hitap etmek, bir konuyu sözle/yazı ile anlatmak.
Our teacher discoursed for hours upon/on French litterature.