duz

Turkish-English Phrases

(matbaacılıkta) düz baskı
flat- bed press
(matbaacılıkta) düz harf
sanserif
(raf gibi) düz çıkıntı
ledge
(şiirde ve düz yazıda) yazarın ithaf şeklindeki son sözü
envoy
altı düz kayık
punt
altı düz kayıkla gitmek
to punt Verb
altı düz küçük kayık
dory
altı düz tekne
scow
bir çeşit düz ve bazen üstü cilalı mukavva
bristol board
dere tepe düz gitmek
to keep on going incessantly Verb
düm düz
as straight as a line
düz
even
düz
flat
düz
flush
düz
splay
düz
plain
düz
slippery
düz
bare
düz
acyclic
düz
aclinal
düz
smooth
düz
plane Adjective
düz
simple
düz
uniform
düz
horizontal
düz
level
düz
rectilinear
düz
glare
düz
unruffled
düz
right
düz
straight
düz
direct
düz
planar
düz
slick
düz
dead
düz
jagless
düz açılı
orthogonal
düz altlı (tekne
flat bottomed (boat)
düz arazi
level ground
düz arazi
plain country
düz arazi
open country
düz arazi
veld veldt
düz atış
direct fire
düz aynalı frenler
disc brakes Noun
düz aynalı kavrama
disc clutch
düz baskı
straight printing
düz baskı
flat-bed press
düz baskı
flat printing
düz baskı provası
flat proof Noun
düz baskı provası
flat printing proof Noun
düz bir biçimde
evenly Adverb
düz cam
sheet glass
Düz cam imalatı (NACE kodu: 23.11)
Manufacture of flat glass (NACE code: C23.1.1) Noun, Trades-Professions
Düz camın şekillendirilmesi ve işlenmesi (NACE kodu: 23.12)
Shaping and processing of flat glass (NACE code: C23.1.2) Noun, Trades-Professions
düz çatı
sundeck
düz çayırlık alan
savanna savannah
düz çizgi
beeline
düz çizgi
straight line Noun, Geometry
düz çizgi
cardiac asystole Noun, Medicine
düz çizgi
asystole Noun, Medicine
düz çizgi
flat-line Noun, Medicine
düz çizgi
flat-lining Noun, Medicine
düz çizgilerden yapılmış olan
rectilinear
düz çizgili
rectilinear
düz duvar
dead wall
düz duygulanım
flat affect Noun, Psychiatry
düz duygulanım
flattened affect Noun, Psychiatry
düz geçit
railway crossing
düz geçit
level crossing
düz geçit
grade crossing
düz geçit
railway level crossing
düz göğüslü
flat- chested
düz güverte
flush deck
düz hale getirmek
to even out something Verb
düz kaya tabakası
ledge Noun
düz kiremit
flat tile
düz kiremitli
flat tile
düz kıyı
flat coast
düz kur
direct exchange rate
düz metin
Plain text Information Technology
düz nisbet
direct ratio
düz olarak
evenly Adverb
düz olmayan
uneven
düz olmayan
irregular
düz oranlı tarife
flat-rate tariff
düz oranlı vergi
proportional tax
düz rotada uçmak
to fly at a straight course Verb
düz saç
straight hair
düz tabanlı bez pabuç
espandrille
düz tornavida
slotted screwdriver Noun
düz ülke
flat country
düz ve büyük tabak
platter
düz verim
flat yield
düz yapmak
to surface Verb
düz yer
level
düz yol
level road
geminin düz bir rotada gitmesi
orthodromics
hatları düz
rectilinear
kabartma yapılacak düz satıh
ground
masa gibi düz
tabular
siluet (beyaz arka plana karşı düz siyah gölge resim
silhouette
tabanı düz
sandal
tepesi düz ve kenarları kalkık şapka
pork pie hat
uçağın yere düz olarak düşüşü
pancake landing
üzeri düz yazı masası
flat-top desk
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Sonuna geldiği kelimelere “diken, dikici; dikilmiş” ... usûlüyle birleşik kelimeler yapar
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.

düz
Girintisi çıkıntısı olmayan, müstevî
düz
İçinde anason, sakız vb