fırsat

Turkish-English Translation

  1. break
  2. chance
  3. Noun opportunity
  4. show
  5. handle
  6. scope
  7. hint
  8. lease
  9. permit
  10. occasion
  11. whack
  12. room
  13. leisure
  14. inning
  15. look in
  16. tumble
  17. scouth
  18. licks
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

çözüm fırsatı
opportunity for solution Noun
adil fırsat
break
artık kullanılamayacak olan geçmişte kalmış fırsat
might have been
bulunmaz fırsat
golden opportunity
demografik fırsat
demographic dividend Noun, Demography
ele geçmez fırsat
golden opportunity
ele geçmez fırsat
exceptional opportunity
gerçek fırsat
payoff opportunity
hayatta insanın eline bir kez geçecek fırsat
once-in-a-lifetime opportunity
hayatta insanın eline bir kez geçen fırsat
once-in-a-lifetime opportunity
iyi fırsat
clear swing
iyi fırsat
good opportunity
kaçan fırsat
lost opportunity
kaybolmuş fırsat
lost opportunity
mesleki fırsat
career opportunity
ömür boyu bir kez ele geçecek fırsat
chance of a lifetime
özel fırsat
special occasion
uygun fırsat
favourable occasion
fırsat aramak
to seek an opportunity Verb
fırsat bilmek
to take advantage of the (circumstances Verb
fırsat bulabilmek
to get around to Verb
fırsat çıkınca çalışma
employment of a casual nature
fırsat çıktığında
when the occasion shows
fırsat çıktığında
when occasion arises
fırsat çıktığında
when occasion serves
fırsat düşkünü
pusher
fırsat eşitliği
equality of opportunity
fırsat eşitliği
equal opportunity
fırsat eşitliği ve kişisel inisiyatiften yana olma
rugged individualism
fırsat kaçırmamak
to take time by the forelock Verb
fırsat kollamak
to watch one's time Verb
fırsat kollamak
to wait for an opportunity Verb
fırsat kollamak
to seek an opportunity Verb
fırsat kollamak
to lie low Verb
fırsat kollayarak gizli gizli gezinmek
to prowl Verb
fırsat kolluyorum
I abide my time
fırsat maliyeti
opportunity costs
fırsat maliyeti
alternative cost
fırsat maliyeti
opportunity cost Noun, Competition Law
fırsat olunca
when the occasion presents itself Adverb
fırsat tanımak
to give a handle Verb
fırsat vermek
to give an opportunity Verb
fırsat vermek
to allow of Verb
fırsat yaratmak
to afford an opportunity Verb
...e fırsat bulamadım.
I never got around to .... Sentence
bir fırsat elde etmek
to get a look in Verb
bir fırsat vukuunda
should the opportunity arise
bir fırsat yakalayıp onu mali bir avantaja dönüştürmek
to cash in on sth Verb
birine bir fırsat tanımak
to afford someone an opportunity Verb
birine bir fırsat vermek
to afford someone an opportunity Verb
birine bir fırsat yaratmak
to provide an opportunity for sb Verb
birine bir şey yapması için fırsat vermek
to provide an opportunity for someone to do sth Verb
birine fırsat sağlamak
to provide for an opportunity for sb Verb
birine fırsat tanımak
to give someone a fair show Verb
birine fırsat vermek
to afford someone the opportunity Verb
birşeyden fırsat çıkarmak
to turn something to your own advantage Verb
birşeyden fırsat çıkarmak
to turn something to your advantage Verb
borsada fırsat kollama
bargain hunting
bu meblağ o binanın fırsat maliyetidir
opportunity cost
demografik fırsat penceresi
demographic opportunity window Noun, Demography
eğer fırsat çıkarsa
should the opportunity arise
eşit fırsat programı
equal of opportunity program (me)
gizlice fırsat kollayan
insidious Adjective
iyi bir fırsat kaçırmak
to throw away a good opportunity Verb
mal düşürmek için fırsat kollamak
to be on the lookout for bargains Verb
politik çıkar sağlamak için fırsat yakalamak
to make political mileage Verb
sermayenin fırsat maliyeti
opportunity cost of capital Noun
ucuza düşürmek için fırsat arama
bargain hunting
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
Committee on Equal Opportunities for Women and Men Noun, Organizations
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Bir şeyin yapılması için uygun düşen, ... durum ve zaman, vesîle
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.