fighting

  1. savaşçı, muharip.
  2. savaş, harp, muharebe, kavga, dövüş.
    the fighting line: muharebe hattı.
    There was some fighting
    in the town: Şehirde kavgalar oldu.
    fighting soldier/man: muharip asker.
    He's got a lot of fighting spirit: Onda müthiş mücadele ruhu var.
    fighting forces: savaşan/muharip kuvvetler.
Askeri savaş araçlarının imalatı (NACE kodu: 30.4) Noun, Trades-Professions
Askeri savaş araçlarının imalatı (NACE kodu: 30.40) Noun, Trades-Professions
eşkiyalık, gerilla savaşı. Noun
göğüs göğüse dövüş
mücadele halindeki koalisyon
yangın söndürme. Noun
horoz gibi
kardeş kavgası Noun
gerilla savaşı
çetecilik
ağır çatışma Noun, Military
enflasyon ile mücadele
kavgada ara
savaş araçları Noun
sokak kavgası Noun
(reklamcılık) kampanya markası Noun
rekabet markası Noun, Competition Law
savaşma kapasitesi
(çetin mücadele ile ulaşılabilecek) başarı olasılığı.
He has a fighting chance to get well. There
is fighting chance for her recovery.
(a) dövüş horozu.
live like a fighting cock: bol bol yeyip içmek. (b) mücadeleci, kavgacı, yılmaz, azimkâr.
(gemi) savaş gücü
bir filonun muharebe gücü
Savaşan Şahin Proper Name, Military
kavgacı balık
(Betta splendens): erkeği kavgacı olan parlak renkli akvaryum balığı.
formda ve hazır
formunun zirvesinde
savaş gücü
savaşan kuvvetler Noun
mücadele fonu
(sendika) grev fonu
muharebe hattı
muharip
rekabet karşısında düşük navlunla yüklenen konferans gemisi
savaş gemisi
savaşma gücü
(savaş gemilerinde) ateş mevzii, ateş idare/gözetleme yeri, hafif uçaksavar top mevzii.
savaşan birlik
savaş taşıt aracı
kavgalı olmak Verb
yangın söndürme hasarı
yangın söndürme makinesi
itfaiye arabası Noun
savaşa hazır.
ship in fighting trim: gemi savaşa hazır.
Yeyip içip keyfine bakmak/bey gibi yaşamak.
yangın söndürme araçları Noun
Siyam kavgacı balığı.
çarpışan kuvvetler Noun
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Noun, Organizations
Uyuşturucu ile Mücadele İl Koordinasyon Kurulları Proper Name, Organizations