gallery

  1. Noun dehliz, koridor.
  2. Noun veranda.
  3. Noun dar ve uzun oda.
  4. Noun bina dışını çevreleyen balkonumsu platform veya geçit.
  5. Noun (tiyatro, cami, kilise vb. de) galeri.
  6. Noun üst balkon, galeri.
  7. Noun sürü, güruh, derinti, cahil ve basit halk topluluğu.
  8. Noun sergi evi teşhir salonu, (resim/heykel vb.) galeri(si).
  9. Noun (sergilenen/teşhir edilen) resim/heykel vb. kolleksiyonu.
  10. Noun salon, (atış, fotoğraf vb. için kullanılan) büyük oda/bina.
  11. Noun, Maritime Traffic gemilerin kıç tarafındaki balkon/galeri.
  12. Noun (mobilyacılıkta masa, sehpa vb.'nin yanını çevreleyen) kenarlık.
  13. Noun maden galerisi.
  14. Noun (barajlarda, maden ocaklarında vb. boşaltma, kontrol vb. için yapılmış) tünel.
  15. Noun hayvanların açtığı yeraltı geçidi.
  16. Noun iki müstahkem mevki arasındaki kapalı geçit.
sergi evi
galeri Noun
resim galerisi
resim ve heykel müzesi
resim galerisi
diplomatlara ayrılan tribün
akıtma dehlizi
sanat galerisinde tablo sergilemek Verb
güzel sanatlar galerisi
çalışma geçidi. Noun
sızıntı yolu
uzun galeri: Elizabet ve Jakob çağı malikânelerinin üst katındaki gündelik salon. Noun
mayın lağımı
(a)
k.d. (sinema/tiyatro) arka balkon, (b)
argo eleştirisi önemsiz olan kimse.
No remarks
from the peanut gallery. 8.
peanut oil: fıstık yağı.
ün kazanmak için avama hoş görünmek, sırf halkın ilgi ve sempatisini toplamak için makul olmayan şeyler
yapmak, seyirciler veya halk üzerinde parlak bir tesir uyandırmaya çalışmak.
göze girmeye çalışmak Verb
halkın içgüdüsüne hitap etmek Verb
resim galerisi
basın locası
basına ayrılan tribün
seyirci galerisi
seyirci tribünü
atış hendeği
sabıkalılar/caniler albümü. Noun
(US) suçlu albümü
suçlu sicili
atış poligonu.
yeraltı geçidi
,
is. fısıltı koridoru: bir uçtaki fısıltı öbür uçtan duyulabilecek şekilde inşa edilmiş galeri/koridor/salon.
galeri müdürü
bozkırda nehir boyunca yetişen orman. Noun
tünel çerçevesi
göze girmeye çalışma