gentleman

  1. Noun kibar/terbiyeli/nazik adam.
    He is a perfect gentleman. A gentleman never uses such a language.
  2. Noun efendi, bey, bay.
    There's a gentleman to see you: Bir bey sizi görmek istiyor.
    Ask the gentleman
    to come in please. Ladies and gentlemen, please take your seats.
  3. Noun çelebi, centilmen.
  4. Noun iyi bir aileye mensup erkek.
  5. Noun (özellikle
    gentleman's gentleman deyiminde) kibar sınıfından bir erkeğin hizmetkârı, uşak.
  6. Noun kralın/kraliçenin (asil aileden gelen) erkek hizmetkârı.
    gentleman-in-waiting: kralın maiyetinde hizmet eden asilzade.
  7. Noun gelir/servet sahibi kimse, çalışmadan geçinen kimse.
  8. Noun kongre üyesi (erkek).
  9. Noun (tarihte) rütbesi “yeoman”dan üstün olan kimse.
bir subaya ve beyefendiye yakışmayacak davranış
subaya ve beyefendiye yakışmayacak davranış davranma
sayfiyede oturan zengin. Noun
tam bir beyefendi
irat sahibi
efendice davranmak Verb
kibar beyefendi
dakik beyefendi
irat sahibi
zevk için çiftlikle uğraşan kişi
çiftlik sahibi
zevk için çiftlik işleten
kâr amacı ile değil de
adventurer Noun
yol kesen haydut
şeref sözü (anlaşması), yazılı sözleşme olmadan sırf şahsî itibara ve söze dayanan anlaşma.
özel bir kulüp, cemiyet, din, mezhep vb.'nin kendi üyelerinden başkalarını kabul etmeme âdeti.
uşak, kibar sınıfından bir erkeğin hizmetkârı. Noun
erkek giyim eşyası satan
hukukçu olmak Verb