getiren

Turkish-English Translation

  1. centripetal
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

akla getiren
evocative
az verim getiren
abusive shelter
döviz getiren
earner for foreign exchange
döviz getiren
exchange earning
döviz getiren
foreign exchange earner
duygularını serbestçe dile getiren
communicative
faiz getiren
producing interest
faiz getiren
producing interests
faiz getiren
interest bearing
faiz getiren
at interest
faiz getiren
yielding interest
faiz getiren
interest-bearing Adjective, Banking
felaket getiren
disastrous Adjective
fikirlerini bağırarak dile getiren
vociferous Adjective
gelir getiren
yielding
geniş hat meydana getiren
broad gauge
geviş getiren
ruminant
haber getiren
message bearer
her şeyi harfi harfine yerine getiren
literal
içki içmeyi âdet haline getiren
tippler
İngiliz devleti borçlarının bir bölümünü meydana getiren
british funds
işleyici (hammaddeyi bitmiş ürün durumuna getiren
processor
kâr getiren
profit-producing
kâr getiren
profit-bearing
kötülük getiren
wretched
meydana getiren
originator
özel haber getiren
messenger
para getiren
money-earning
para getiren
money earning
sabit faiz getiren
fixed- interest bearing
sabit faiz getiren
fixed-interest bearing
sabit gelir getiren
fixed interest bearing
tepki meydana getiren
reactive
(borsa) yüzde üç getiren menkul kıymetler
three per cents Noun
aktif kıymetler (faiz getiren kıymetler
productive assets Noun
alerji meydana getiren madde
allergen
belirli faiz getiren menkul değerler faiz kuponu
coupon rate
bir birlik meydana getiren parçalardan oluşan
integral
bir olayı meydana getiren nedenlerin sonuncusu
causa causans
bir süre sonra da sabit faiz getiren tahvil
deferred bonds
bir ürün serisi içinde en fazla kârı getiren ürün
profit maker
birlikte ve zincirleme sorumluluk getiren borç senedi
(US) joint and several note
birlikte ve zincirleme sorumluluk getiren borç senedi
joint and several nfr
dert getiren kimse
stormy petrel
devir meydana getiren kuvvet
torque
dışardan işçi getiren ülke
labor-importing country Noun
doğuran veya meydana getiren kimse
generator
ek anlaşma (bir anlaşmaya ek maddeler getiren anlaşma
supplemental agreement
faiz getiren alacak
interest bearing debt
faiz getiren borç
active debts
faiz getiren borç
interest-bearing debt
faiz getiren borçlar
active debts Noun
faiz getiren hazine bonosu
exchequer bills Noun
faiz getiren hazine bonosu
exchequer bonds Noun
faiz getiren hisse senet dileri
interest-bearing stock Noun
faiz getiren hisse senetleri
interest-bearing stock Noun
faiz getiren hisseler
interest-bearing share
faiz getiren hisseler
interest-bearing shares Noun
faiz getiren kıymetli kâğıtlar
interest-bearing securities Noun
faiz getiren kredi
interest-bearing loan
faiz getiren menkul kıymetler
interest- bearing securities Noun
faiz getiren menkul kıymetler
interest-bearing securities Noun
faiz getiren mevduat
interest bearing deposit
faiz getiren poliçe
interest-earning draft
faiz getiren sermaye
interest-bearing capital
faiz getiren sermaye
interest- bearing capital
faiz getiren tahvil
interest-bearing obligations
faiz getiren tahvil
interest-bearing bond
faiz getiren yatırım
interest- bearing investment
faiz getiren yatırım
interest-bearing investment
faiz getiren yatırımlar
interest-bearing investment
felaket getiren armağan
greek gift
felaket getiren şey
snare
fiyatlara istikrar getiren tedbirler
holding the line
gelir getiren (faiz ve temettü gibi
productive
gelir getiren aktifler
earning assets Noun
gelir getiren faktör
income- producing factor
gelir getiren faktör
income producing factor
gelir getiren gayrimenkulün kıymet takdiri
income property appraisal
gelir getiren iş
paying business
gelir getiren mülk
income- yielding property
gelir getiren mülk
income-producing property
gelir getiren mülk
income-yielding property
gelir getiren yatırım malları
income-earning assets Noun
hasarı meydana getiren fiilin doğal sonucu olsa da
special damage
ifadeyi meydana getiren bütün
vocabulary
ithal malı getiren gemi
import ship
iyi gelir getiren iş
paying concern
kâr getiren faktör
profit earner
kâr getiren fiyat
remunerative price
kâr getiren girişim
productive enterprise
kâr getiren miktarlar
paying quantities Noun
kâr getiren senetler
securities entitled to a dividend Noun
kâr getiren unsur
profit builder
kâr getiren ürünler
profit-yielding products Noun
kâr payı getiren kıymetli kâğıtlar
divident-paying securities Noun
kâr payı getiren kıymetli kâğıtlar
dividend-paying securities Noun
kazanca bağlı faiz getiren tahviller
income debentures Noun
koku getiren esinti
whiff
menfi borç veya bir çekinme yükümlülüğü getiren akit
negative covenant
mesaj getiren çocuk
postboy
özel kâr getiren şahsa mahsus emekli aylığı poliçesi
personal pension with profits policy
para getiren işyeri
going concern
para getiren ürün
moneymaker
piyasaya sürüldüğünden itibaren sabit faiz getiren tahvil
active bonds
piyasaya sürüldüğünden itibaren sabit faiz getiren tahvil
active bond
şanssızlık getiren yıldız
unlucky star
şirket sermayesini meydana getiren muhtelif hisseler
invested capital
sonucu meydana getiren en yakın ya da en son neden
causa proxima
sonucu meydana getiren neden
primary case
tahvilat ve faiz getiren hazine bonoları
loan issues and interest-bearing treasury bonds Noun
tek taraflı yükümlülük getiren antlaşma
nude pact
telgraf getiren çocuk
telegraph boy
tümü meydana getiren parçalardan biri
component part Noun
vasiyeti yerine getiren kişi
executor
vergiye tabi gelir getiren bir tahvilin verimi
taxable equivalent yield
vücuda getiren kişi
begetter
yakıp kül haline getiren makine veya alet
incinerator
yüksek faiz getiren hisse senet dileri
shares that yield high interest Noun
yüksek faiz getiren hisse senetleri
shares that yield high interest Noun
yüksek faiz getiren tahvil
high-yield bonds
yüzde 10 faiz getiren kredi
loan bearing interest at 10 %
yüzde 10 faiz getiren kredi
loan bearing interest at 10
yüzde 12 gelir getiren iki yıl vadeli tahvil satmak
to sell two-year bonds on yield of 12 % Verb
yüzde beş faiz getiren tahvil
fives
Turkish-English phrases from Zargan's own database