hal

English Turkish Phrases

hal-
halo- Prefix
hal-
“tuz”.
ör.: halophyte. Prefix
hal-
“deniz”.
ör.: halobiont. Prefix
hal-
“tuz-üreten, halojen”. Prefix
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish-English Translation

  1. Noun mode (Kaynak: Evrim Çalışkanları)
  2. state
  3. moment
  4. Noun condition
  5. Noun situation
  6. air
  7. energy
  8. look
  9. aspect
  10. affair
  11. status
  12. strength
  13. order
  14. appearance
  15. fig
  16. phase
  17. tone
  18. frame
  19. mode
  20. personality
  21. pass
  22. shape
  23. tune
  24. bearing
  25. posture
  26. guise
  27. footing
  28. occasion
  29. trim
  30. poise
  31. demeanour
  32. juncture
  33. case
  34. vein
  35. way
  36. fettle
  37. circumstance
  38. market hall
  39. market house
  40. covered market
  41. event
  42. Noun position
  43. state of affairs
  44. circumstances
  45. the present time
  46. (gram) case
  47. covered wholesale food market
  48. attitude
  49. demenor
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

(tarım) arazinin hali
lair
aciz hali
failure
aciz hali
insolvency Noun
acizlik hali
inability of a party to pay its debts
acizlik hali
(fin) insolvency
analık ve babalık hali
parentage
bir işlemin kanunca varsayılan itimada dayanıklı hali
constructive trust
borçlu hali
debtor position
çoğul olma hali
pluralism
devir veya temlikin kabil olması hali
assignability
devletin iflas hali
national insolvency
dünya hali
way of the world
düzeltilmiş hali
amended version
fikir hali
tone
her halükarda
in any case Adverb
iflas hali
bankrupt condition
ihtiyaç hali
neediness
ihtiyarlıktan ileri gelen düşüş hali
decrepitude
ihtiyatlılık hali
look-see position
ilaçla meydana gelen uyuşma hali
narcosis
insan hali
human nature is just that way
iptal edebilme hali
annulability
iptal edilebilme hali
annulability
ıstırar hali
case of necessity
kesin mutluluk hali
beatitude
kişi halleri
civil status Noun, Civil Law
kısmi tekel hali
institutional monopoly
maddenin hali
physical condition
maddenin hali
state of matter Noun, Engineering
maili inhidam hali
ruinous state
olağanüstü hal
state of emergency Noun, Law
olağanüstü hal
state of emergency Noun, Politics-Intl. Relations
öldüğü zaman vasiyet bırakmış olma hali
testacy
ona ait olan (It zamirinin iyelik hali
its
ruh hali
state of mind
sıvı hali
liquid position
sürekli tasfiye hali
current realization
tadilat hali
amended version
temerrüt hali
event default
uçuş hali
flight condition
vecit hali
trance
beklenmedik hal
cas fortuit
hakikat-i hal
facts of the case
içinden çıkılmaz hal
fix
işlemez hal
standstill
istisnai hal
emergency purpose
iyi hal
good conduct
medeni hal
status
medeni hal
civil status
medeni hal
marital status
medeni hal
marital status Noun, Law
şahsi hal
civil rank
şahsi hal
personal status Noun
şikâyete sebep olan hal
grievance
vuku-ı hal
real facts
vuku-ı hal
facts of the case
yalın hal
nominative case
hal'
deposition
hal bekçisi
market watchman
hal böyle olunca
under these circumstances Adverb
hal çaresi bulmak
to contrive ways and means Verb
hal etmek
to depose Verb
hal hatır sormak
to inquire after sb's health Verb
hal tercümesi
biography
hal tercümesi
life history
hal tercümesi
short autobiography
hal tercümesi
personal history
hal tercümesi
enlistment engagement record
hal tercümesi
curriculum vitae
hal ve durumları gereği
owing to the force of circumstances
hal ve durumundan memnun olmak
to be in one's element Verb
hal ve gidiş
comportment Noun
hal ve hareket tarzı
manner
hal ve keyfiyet
facts of the case
hal ve keyfiyet
state of the case
hal ve keyfiyet
issue of fact
hal ve keyfiyet
factual position
hal ve keyfiyet
real facts
hal'etmek
to dethrone Verb
(dilbilgisinde) hal takısı
case ending
başına bir hal gelmek
to be hard put to it Verb
bir hal çaresi bulmuş olmak
to have reached a settlement Verb
bütün hal ve keyfiyeti ortaya dökmek etmek
to raise the whole issue Verb
doğru olmayan hal ve hareket
indirection
fevkalade hal kanunu
emergency powers act
hususi hal ve mahallerde fiilen o mahiyette olan fiiler
nuisance in fact
iyi hal belgesi
character evidence
iyi hal indirimi
reduced sentence for good conduct in court Noun, Law
iyi hal kağıdı
certificate of good standing
iyi hal kâğıdı
certificate of good behaviour
iyi hal kâğıdı
certificate of character
iyi hal kâğıdı
certificate of good conduct
iyi hal kâğıdı
certificate of good character
iyi hal kâğıdı
certificate of good behavior
iyi hal kâğıdı
good conduct certificate
iyi hal kâğıdı vermek
to deliver a certificate of good character Verb
iyi hal kâğıdı vermek
to submit a cse of good character Verb
iyi hal sebebiyle tahliye
release on probation
kendine belli bir hal çaresi saptamak
to plump for a course of action Verb
medeni hal kâğıdı
certificate of civil status
olağanüstü hal bölgesi
state-of-emergency region Noun, Politics-Intl. Relations
olağanüstü hal kabinesi
emergency cabinet
zihinde bir fikir veya hal uyandırmak
to conjure up Verb
Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu
Commission for the Examination of Proceedings under the State of Emergency Proper Name, Organizations
Olağanüstü Hal Kanunu
Law on States of Emergency Proper Name, Law
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Bir şeyin ... bütünü, durum
  2. Üstü kapalı pazar yeri
  3. Bağlı bir ... düğümü açma
  4. Sirke
  5. Annenin erkek kardeşi, dayı
  6. Tahttan indirme
  7. Vücuttaki küçük ... benek, ben
  8. Hulûl eden, giren
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.