harness

  1. koşum takımı.
    harness maker: saraç.
  2. (dokuma tezgâhında) dokuma çerçevesi: atkıları tutan çerçeve.
  3. (paraşütü vücuda veya kaldırılacak yüke bağlayan) kayış düzeni.
    a parachute harness. a shoulder harness.
  4. bağlama kayışı.
    We need a harness for the baby's crib.
  5. (şövalye/asker/at için) zırh.
  6. koşum takımını takmak, (hayvanı) koşmak.
  7. yararlı hale getirmek, …'den yararlanmak, kontrolu/hakimiyeti altına almak, yararlı bir maksada yöneltmek.

    to harness the energy of the sun. We built several dams to harness energy of the rivers.
  8. zırh kuşanmak/kuşatmak.
Bavul, el çantası ve benzerleri ile saraçlık ve koşum takımı imalatı (deri giyim eşyası hariç) (NACE kodu: 15.12) Noun, Trades-Professions
Derinin tabaklanması ve işlenmesi; bavul, el çantası, saraçlık ve koşum takımı imalatı; kürkün işlenmesi
ve boyanması (NACE kodu: 15.1)
Noun, Trades-Professions
işbaşında olmak Verb
görev başında ölmek Verb
ölünceye kadar mesleğinde çalışmak Verb
işinin başına dönmek Verb
(a) iş başında, günlük işi-gücü ile meşgul.
get back in harness: iş başına geri dönmek.
She
was content to be back in harness after a good holiday.
die in harness: ölünceye kadar mesleğinde çalışmak. (b) birlikte, bir arada, hep beraber, dayanışma halinde.
run/work in double harness: ortağı (özellikle eşi) ile beraber çalışmak/yaşamak.
çalışmaya devam etmek Verb
paraşüt donanımı
(US) üniformalı polis
koşum düğümü.
(a) koşum atı, yük/araba atı, (b) koşumlu yarış atı.
saraç
saraç mesleği
koşumlu yarış.
işbaşına geri dönmek Verb