hayatta

Turkish-English Translation

  1. living
  2. alive
  3. quick
  4. aboveground
  5. above ground
  6. live
  7. in the land of living
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

hayatta aşağı bir mevkide
low station in life
hayatta başarı kazanmak
to make one's way in life Verb
hayatta başarılı olmak
to get ahead Verb
hayatta başarılı olmak
to get on in the world Verb
hayatta başarıya ulaşmak
to make something of yourself Verb
hayatta bir yere gelmek
to make something of yourself Verb
hayatta bulunan
living Adjective
hayatta büyük başarı kazanmak
to have great success life Verb
hayatta büyük başarı kazanmak
to have great success in life Verb
hayatta iken hibe
gift during life
hayatta iken yapılan hibe
gift inter vivos
hayatta ilerlemek
to get up in the world Verb
hayatta ilerlemek
to make one's way Verb
hayatta ilerlemek
to get on in life Verb
hayatta ilerleyememek
to fall by the wayside Verb
hayatta insanın eline bir kez geçecek fırsat
once-in-a-lifetime opportunity
hayatta insanın eline bir kez geçen fırsat
once-in-a-lifetime opportunity
hayatta kalan
survivor Noun
hayatta kalan a b
surviving partner
hayatta kalan eş
surviving spouse
hayatta kalan ortak
surviving partner
hayatta kalan taraf
surviving party
hayatta kalan üçüncü bir şahıs için düzenlenen poliçe
survivorship annuity policy
hayatta kalan varise ödenen sigorta geliri
survivorship annuity
hayatta kalan varise ödenen sigorta geliri poliçesi
survivorship annuity policy
hayatta kalanın emeklilik hakkı
survivor's pension
hayatta kalanın yararlandığı sigorta
parent s'insurance benefit
hayatta kalma karinesi
presumption of survival suvivorship
hayatta kalma mücadelesi vermek
to struggle for survival Verb
hayatta kalma mücadelesi vermek
to struggle for life Verb
hayatta kalma oranı
survival rate Noun, Medicine
hayatta kalma şartıyla ödeme
payment conditional to survival
hayatta kalmak
to make it Verb
hayatta kalmak
to exist Verb
hayatta kalmak
to last Verb
hayatta kalmak
to live Verb
hayatta kalmak
to survive Verb
hayatta kalmak
stay alive Verb, Biology
hayatta kalmak için mücadele etmek
to struggle for survival Verb
hayatta kalmak için mücadele etmek
to struggle for life Verb
hayatta kalmasını sağlamak
to sustain Verb
hayatta kalmasını sağlamak
to support Verb, Environment-Ecology
hayatta kalmaya çalışmak
to struggle for survival Verb
hayatta kalmaya çalışmak
to struggle for life Verb
hayatta olan kimseler arasında bağışlama
absolute gift
Hayatta olmaz!
No way!
hayatta tutmak
to sustain Verb
hayatta yükseliş
rise in life
birinin hâlâ hayatta olduğunu kanıtlamak
to prove someone still alive Verb
en son hayatta kalan kimse
survivor
hala hayatta bulunan tanık
still living witness
hâlâ hayatta bulunan tanık
still living witness
iktisadi hayatta hâkim grup
interest
karısı henüz hayatta iken
curtesy initiate
şayet hâlâ hayatta ise poliçe sona erer ve ödeme yapılmaz
term policy
son hayatta kalan
last survivor
sosyal hayatta yeri olan kimselere özel adres defteri
blue book
ticari hayatta riske atılan adam
plunger
Turkish-English phrases from Zargan's own database