her bir

Turkish-English Translation

  1. every
  2. particular
  3. each
  4. every single
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

herbir
ilk
her bir atışta on ikiye daha yaklaşmak
to be nearer the bull's eye at each shot Verb
her bir kalemi ayrı ayrı hesaba geçirmek
to post each entry singly Verb
her bir malın üzerine bir fiyat koymak
to put a price on each article Verb
her bir mirasçıya düşen kısım
portion accruing to each heir
her bir mirasçıya düşen pay
portion accruing to each heir
her bir nesneye değer biçmek
to value each object Verb
her bir tarafından
through
her bir ürün için harcanan zaman
individual production time
her bir vergi matrahını saptamak
to extend a tax Verb
her bir yıl için
per annum
her bir zararın belli bir miktarını üstlenmek
to assume a specific amount of each loss Verb
her biri bir ayak üzerinde dengeli oturan
cantilever bridge
bir ithamnamedeki maddelerin her biri
count
bir önermede konu ile yüklemden her biri
term
iki kişilik bir odadaki tek kişilik iki yataktan her biri
twin bed
üzerinde her bir işlemin kaydedildiği
tally roll
Amerika'nın her yerinde çıkan bir gazetesindeki ilanlar
full- run edition ads Noun
bileşik faizi her üç ayda bir hesaplamak
to compound interest quarterly Verb
bir çarpışma da her iki tarafında kusuru bulunması klozu
both-to blame collisions clause
bir çarpışmada her iki tarafın da kusuru bulunması klozu
both-to-blame collision clause
bir davada her iki taraf mahkeme kararını temyiz etmek
to cross appeal Verb
bir davada her iki tarafın kararı temyiz etmeleri
cross appeal Noun
bir davayı her yönden çürütmek
to knock the bottom out of an argument Verb
bir diplomatın her günkü yaşamı
diplomatic round
bir gazete ya da dergide reklam olmayan her şey
editorial matter
bir iddiayı her bakımdan çürütmek
to riddle an argument Verb
bir işletmede her bin çalışan kişiye düşen yönetici sayısı
management ratio
bir işletmede her türlü hizmetin kiralanmış olduğu süre
close dates
bir kâğıdın her iki yüzüne de yazmak
to write on both sides of a piece of paper Verb
bir kâğıdın her iki yüzüne yazmak
to write on both sides of a piece of paper Verb
bir kimseye her türlü olanağı sağlamak
to afford someone every facility Verb
bir merkezden her yöne dağılan çubuklar
radial
bir mevkii ele geçirmek için her çareye başvurmak
to jockey for a position Verb
bir savı her bakımdan çürütmek
to pick holes in an argument Verb
bir şeyi elde etmek için her şeyi yapmak
to make a play for sth Verb
bir şeyi her açıdan ele almak
to consider something from all points of view Verb
bir şeyi her bakımdan dikkate almak
to take full t of sth Verb
bir şirketin ihraç edebileceği her türlü menkul değer
authorized stock
bir sorunu her bakımdan incelemek
to study every aspect of the question Verb
bir sorunun her cephesini göz önüne getirmek
to view a question from sides Verb
bir sorunun her yönünü incelemek
to study all sides of a question Verb
bir soruyu her bakımdan ele almak
to view a question from all sides Verb
bir sözleşmeyi her an ihbarsız feshetmek
to terminate an agreement at any time without notice Verb
bir tehlikenin her an yer alabilme olasılığı
immediate of a peril
bir yılda her yüz kişiye düşen doğum sayısı
crude birth rate
bir yılda her yüz kişiye düşen ölüm sayısı
crude death rate
bunu her zaman bir soyadı izler
née
her ay maaşının onda birini bir kenara koymak
to set a tenth of one's salary each month Verb
her çeyrek saatte bir
every quarter of an hour
her dört günde bir olan
quartan
her gün iyi bir iş yapmak
to do a good deed everyday Verb
her iki taraf için de yükümlülükler bir bütün oluşturan
entire contract
Her işin bir sırası var.
First things first.
Her işte bir hayır vardır.
Maybe it's for the best.
Her işte bir hayır vardır.
Every cloud has a silver lining.
her malın üzerine bir fiyat koymak
to put a price on each article Verb
her öğrenciyle bir öğretmenin ilgilendiği ders sistemine ait
tutorial
her şeyde bir kötü niyet aramak
to look for an evil intention in everything Verb
her şeyi bir anda ya da tek bakışta gören
panoptic
her şeyin bir zamanı var
all in good time
her şeyin sonu olabilecek bir engel
that puts the tin lid on it
her şeyini bir ata yatırmak
to lump one's all on a horse Verb
her türlü kısıtlamayı bir tarafa bırakmak
to fling aside all restraint Verb
her türlü külfet ve mükellefiyetten ari bir mülk almak
to get a property free from all encumbrances Verb
her türlü külfet veya mükellefiyetten ari bir mülk almak
to get a propertyfree from all encumbrances Verb
her yarım saatte bir kalkmak
to start at intervals of an hour Verb
her yıl başka bir tarihe rastlayan kilise yortuları
movable church feasts Noun
her yüz yılda bir olan
centennial
ona her zaman ödenenden daha yüksek olan bir ücret
red-circle rate
Turkish-English phrases from Zargan's own database