içinde olmak

Turkish-English Translation

  1. Verb to be included
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

(para piyasası) para darlığı içinde olmak
to be very stringent Verb
(piyasanın) kriz içinde olmak
to be deep in depression Verb
… ile uyum içinde olmak
to be in sync with … Verb
anlaşma içinde olmak
to chime in Verb
bir plan kapsamı içinde olmak
to be covered in a plan Verb
biriyle iyi ilişkiler içinde olmak
to be on good terms with sb Verb
birşeyin içinde olmak
to fit into something Verb
borç içinde olmak
to be in debt Verb
büyük darlık içinde olmak
to be in straitened circumstances Verb
büyük yoksulluk içinde olmak
to be in dire want Verb
çevresiyle uyum içinde olmak
to be in tune with one's surroundings Verb
esrar içinde olmak
to be wrapped in mystery Verb
fakru zaruret içinde olmak
to be in utter destitution Verb
fakruzaruret içinde olmak
to be under the harrow Verb
galeyan içinde olmak
to be in a state of excitement Verb
güçlük içinde olmak
to be in deep waters Verb
güvenlik içinde olmak
to rock in security Verb
ihtiyaç içinde olmak
to be in want Verb
işlerin içinde olmak
to be in the city Verb
iyi ilişkiler içinde olmak
to be on good terms Verb
kanuni kapsamı içinde olmak
to come within the scope of the law Verb
karışık duygular içinde olmak
to not know whether you are coming or going Verb
kazai yetki kapsamı içinde olmak
to come within the competence Verb
komşularıyla iyi ilişkiler içinde olmak
to be on friendly terms with one's neighbors Verb
kötü bir ruh haleti içinde olmak
to be in a terrible way Verb
kötü ruh haleti içinde olmak
to be under the weather Verb
ölümle sonuçlanabilecek tehlike içinde olmak
to be in mortal danger Verb
para darlığı içinde olmak
to be in want of money Verb
para sıkıntısı içinde olmak
to be in embarrassed circumstances Verb
para sıkıntısı içinde olmak
to be in pecuniary embarrassment Verb
para sıkıntısı içinde olmak
to be in low straits Verb
şaşkınlık içinde olmak
to be in a puzzle Verb
sefahat içinde olmak
to dissipate Verb
sürekli endişe içinde olmak
to labor under a constant anxiety Verb
telaş içinde olmak
to be in a stew Verb
uyum içinde olmak
to chime Verb
uzmanlık alanı içinde olmak
to be up one's alley Verb
zaman ya da mal sıkıntısı içinde olmak
to be pushed Verb
zaruret içinde olmak
to be under the pinch of necessity Verb
içinde olmak işlerde durgunluk
business recession
(gazete) içinde bol hikâye olmak
to be full of inventions Verb
bir başkasının içinde bulunduğu tehlikeden haberdar olmak
to have knowledge of another's peril Verb
on dakika içinde orada olmak
to be on the spot within ten minutes Verb
ülke içinde yerinden olmuş
internally displaced Adjective, Politics-Intl. Relations
Turkish-English phrases from Zargan's own database