zamanında hazır olmak
Verb
bürosuna zamanında yetişme konusunda titiz olmak
Verb
otel ya da motel odasının tutulmaya hazır olduğu zaman
havaalanında uçağa binmeden yolcu biletini vize ettirme
zamanla iki misline çıkmak
Verb
doldurularak geçirilen zaman
zamanında teslim yapılmamaya karşı sigorta
samimî, başbaşa.
an intime conversation.
Adjective
rahat, sakin, âsûde.
Adjective
endüstri üretiminin talep düşmesi ve artmasına göre tam olarak ayarlanmasını sağlayan envanter yapma tekniği
tam zamanında havaalanına inmek
Verb
bir hastalığı zamanında tedavi etmek
Verb
Zamanında onarılan küçük bir hata büyük zararları önler.
zamanı gelince, münasip zamanda.
tam zamanında gelmek
Verb
bir dükkândan ilk kez alışveriş yapmak
Verb
yarı zamanda bitirmek
Verb
iki misli hızla sürmek
Verb
uzun yıllardır ilk defa
Adverb
Hayatımda ilk defa, ...
Adverb
uzun yıllardır ilk defa
Adverb
uzun yıllardır ilk defa
Adverb
mektubu zamanında postalamak
Verb
(tren) vaktinde gelmek
Verb
değeri durmadan düşmek
Verb
kısa bir süre içinde
Adverb
bir hafta sonra, haftaya bugün.
(a) vakitli, vaktinde, tam zamanında, (b) çabuk, erken.
all in good time: acele etme, sırası gelecek.
in his own good time: ne zaman canı isterse.
You will learn in good time: Zamanla/sırası gelince öğrenirsin(iz).
çabucak, serian, hızla, süratle,
argo şipşak.
We finished the job in jig time.
hemen, çabucak, kısa zamanda, kaşla göz arasında.
They cleaned the entire house in no time .
derhal, hemen, ânide, derakap.
çok kısa/rekor sayılan zamanda.
vakti/zamanı/vadesi gelince, münasip zamanda, ileride, gel zaman git zaman.
You may have to suffer hardship now, but in the fullness of time you will have your reward.
doğru zamanda doğru yerde
Adverb
yanlış zamanda yanlış yerde
Adjective, Idioms
birinin vaktini çalmak
Verb
vaktini okuyarak geçirmek
Verb
sözleşmede öngörülen vade
birşeyi yapma konusunda çabuk davranmak
Verb
birşeyi yapmada elini çabuk tutmak
Verb
vakit kaybetmeden birşey yapmak
Verb
...'de belirtilen süre içinde
Adverb
fazla çalışma
Noun, Employment