innocent

English-Turkish Translation

  1. innocence ile ayni anlama gelir. (bkz: bluet ) (2).
  2. masum, günahsız, kusursuz (kimse).
    innocent children.
  3. suçsuz, kabahatsiz (kimse).
    The trial proved that the accused was innocent: Muhakeme sonunda sanığın
    suçsuz olduğu anlaşıldı.
  4. kasıtsız, hilesiz, iyi niyetli (kimse).
    an innocent misrepresentation. an innocent lie/question.
  5. zararsız, kimseye zararı dokunmayan.
    innocent fun/amusement.
  6. saf, bilgisiz, habersiz, tecrübesiz, bön, cahil, aklı ermez.
    an innocent girl. innocent of grammar.
  7. yasal, kanunî, kanuna uygun.
  8. temiz, saf, lekesiz.
    the innocent snow.
  9. temiz yürekli, iyi niyetli (kimse).
    a trusting innocent young child.
  10. sabi, küçük çocuk.

  11. innocents
    : (bkz: innocence ) (6).
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

maintain that one's is innocent of a charge
masum olduğunu ileri sürmek Verb
presumption of innocence
masumiyet karinesi Noun, Criminal Law
be proven innocent
temize çıkmak Verb
declare oneself to be innocent
ilan etmek Verb
declare oneself to be innocent
suçsuz olduğunu ilan etmek Verb
declare oneself to be innocent
masum olduğunu belirtmek Verb
guilty or innocent
suçsuz mu
guilty or innocent
suçlu mu suçsuz mu ?
guilty or innocent
suçlu mu
hold the accused man to be innocent
(jüri) sanığı suçsuz ilan etmek Verb
play the innocent
saf
play the innocent
suçsuz numarası yapmak Verb
presume someone innocent
birini suçsuz varsaymak Verb
prove someone innocent
temiz çıkarmak Verb
innocent agent
bir fiili kasti olmadan yapan kişi
innocent amusement
zararsız eğlence
innocent goods
kaçak olmayan mallar Noun
innocent goods
kaçak olmayan mal
innocent holder for value
iyi niyetli sahip
innocent material
hasar görmemiş madde
innocent misrepresentation
kasıtsız yapılan yanlış beyan
innocent misrepresentation
kasıtsız yanlış beyan
innocent of
-den yoksun/mahrum, -siz/sız.
innocent of merit: değersiz.
A bare, bleak room, innocent of
all adornment: Her türlü süsten mahrum çıplak, soğuk bir oda.
innocent of a charge
bir suç iddiasından masum çıkma
innocent of ideas
bir fikri olmama
innocent party
suçsuz taraf
innocent passage
bir memleketin topraklarından dost gibi transit geçip gitmek Verb
innocent passage (law of nations)
dostça geçiş
innocent purchase
iyi niyetli satın alış
innocent purchase
iyi niyetli iktisap
innocent purchaser
iyi niyetli alıcı (satanın mülkiyet hakkını veya satış yetkisini haiz olduğuna içten inanarak satın alan alıcı
innocent purchaser
iyi niyetli alıcı
innocent trade
tarafsız ülkelerin müsaadeli ticareti
innocent trespass
yabancının emlakine dikkatsizlik yüzünden giriş
innocent until proven guilty
suçu kanıtlanana kadar masum Adjective, Law
innocent woman
iffet sahibi kadın (hiçbir erkekle gayri meşru cinsel ilişkide bulunmamış kadın
as innocent as a new-born child
yeni doğmuş bebek gibi masum
as innocent as newborn child
yeni doğmuş gibi masum
be innocent of a crime
bir suçu işlememiş olmak Verb
be innocent until proved guilty
suçu kanıtlanana kadar masum sayılmak Verb
become an innocent victim of
kurban gitmek Verb
people are innocent until proven guilty
suçu kanıtlamaknıncaya kadar herkes suçsuzdur
put on an innocent air
masum havası takınmak Verb
rescission for innocent misrepresentation
kasıtsız yanlış beyan yüzünden iptal
saddle murder on an innocent person
bir cinayeti suçsuz birinin üstüne atmak Verb
holy Innocent's Day
Kutsal Masumlar Günü: Betlehemde çocukların Herod'un emriyle katledildikleri gün, 28 Aralık.
English-Turkish phrases from Zargan's own database