justice

  1. Noun, Law adalet
  2. Noun adalet, türe.
    with justice: âdilâne.
    to treat all men with justice: herkese âdilane muamele
    yapmak.
    The concept of justice is very basic in human thought: Hak ve adalet kavramı insan düşünüşünün temelidir.
    Department of justice: Adalet Bakanlığı.
  3. Noun hak, insaf, dürüstlük, tarafsızlık.
    with justice: haklı olarak.
    They believe in the justice
    of their cause: Davalarının haklı olduğuna inanıyorlar.
    in justice to him: onun hakkını vermiş olmak için.
  4. Noun doğruluk, hakkaniyet.
    have a sense of justice . The justice of these remarks was clear to everyone.
  5. Noun yargıç, hâkim.
    justice of the peace: sulh yargıcı.
    Chief justice: Danıştay Başkanı, Yüksek Mahkeme Reisi.
hak dağıtmaktan kaçınma Noun, Law
Adalet ve yargı organlarının faaliyetleri (NACE kodu: 84.23) Noun, Trades-Professions
bir kimsenin adalet duygusunu zedelemek Verb
adaleti uygulamak Verb
adalet dağıtmak Verb
adaleti uygulama
adaletin işlemesi
idari yargı Noun, Law
adalete hakaret
özgürlük, güvenlik ve adalet alanı
toplu mahkeme üyesi
kanun kaçağı olmak Verb
hak ettiği cezayı acele vermek Verb
(birini) adalete teslim etmek, mahkemeye vermek, ettiğini buldurmak, cezasını çektirmek.
to bring
a criminal to justice/to a court of justice.
bir suçluya hak ettiği cezayı vermek Verb
birini adalete teslim etmek Verb
adalete vermek Verb
birini mahkemeye vermek Verb
Avrupa Topluluğu Adalet Divanı içtihadı Noun
başyargıç: çok yargıçlı bir mahkemenin başkanı. Noun, Law
medeni hukuk adaleti
Adalet Komisyonu Noun, Organizations
karşılıklı uygulanan adalet
özgürlük ve eşitlik dağıtan adalet
adalet divanı Noun
açık piyasa işlemleri Noun
adalet sarayı
cezai adalet
ceza adaleti Noun, Law
adaletin işlemesine engel olmak Verb
(ihkak-ı haktan imtina
mahkemenin davaya bakmaktan ve karar vermekten imtina etmesi Noun
Adalet Bakanlığı. Noun
adaleti yanlış yola saptırmak Verb
adalet dağıtma
adalet dağıtmak Verb
hâkimlik yapmak Verb
adalet dağıtmak Verb
adaletin dağıtımı
kaynak dağılımı adaleti
tevzi-i adalet
ilahi adalet Noun, Religion-Faith
(a) haklı muamele etmek, (b) hakkını vermek/teslim etmek, hak gözetmek.
To do him justice, we must
admit that his intentions were good. (c) takdir etmek.
He did justice to the meal.
(a) elinden geleni yapmak, kendini/yeteneklerini göstermek.
He did not do himself justice on the test:
Sınavda kendini gösteremedi. (b) kendine güvenmek.
Avrupa Adalet Divanı Noun, European Union
Avrupa Toplulukları Adalet Divanı Noun, European Union
Avrupa Birliği Adalet Divanı Noun, European Union
adaletten kaçmak Verb
bir kanunu yürürlüğe koymak Verb
adli hata
adaletten kaçmak Verb
adaletin kaynağı Noun, Law
adaletten kaçan
adli mahkemeler Noun
Adliye Sarayı
birini adalete teslim etmek Verb
birini adaletten gizlemek Verb
(Br) yüksek mahkeme
yüksek adalet divanı
hukukun normal seyrini engellemek Verb
adaletin işleyişini engellemek Verb
adaleti engellemek kastıyla
adalet uğruna
adaletin tecellisi adına Adverb, Law
adaleti engellemek Verb
adaletin işlemesine engel olmak Verb
adaletin normal seyrini engellemek Verb
uluslararası adalet divanı Proper Name, Organizations
Dünya Mahkemesi, 1945'te Birleşmiş Milletler tarafından milletlerarası davalara bakmak için kurulmuş mahkeme.
uluslararası adalet
Adalet Divanı hükmü, ATAD kararı
adaletin kusuru
meslekten olmayan hâkim
taht: Fransız krallarının parlamento toplantılarında oturdukları sandalye. Noun
toplantı, içtima: Fransız krallarının hazır bulunduğu parlamento toplantısı. Noun
(İngilterede) Yargıtay Başkanı Noun
yargıtay hakimi Noun, Law
beceriksiz yönetim
adalette yolsuzluk
adalet dağıtmak Verb
askerî adalet.
askeri yargı Noun, Law
adalet bakanı
Adalet Bakanlığı Proper Name, Organizations
adlî hata Noun, Law
doğal adalet
davalarını anlatmak için her iki tarafa eşit fırsat tanınmalıdır
hakem iyi niyetle hareket etmeli
dava ile ilgili tüm belgeler her iki tarafın kullanımına açık tutulmalı ve her ikisinin de hazır bulunmadığında
her hangibir kanıt sunulmalıdır
bir anlaşmazlığı karara bağlarken bir hakemin uyması gereken kurallar
önyargılı olmadığını ve taraflarla kişisel ilişkisi bulunmadığını göstermelidir
geniş anlamda
adaletin işlemesine engel olmak Verb
adaletin işlemesine engel olmak Verb
adliye aleyhine işlenen cürümler (suç tasviri , iftira , yalancı tanıklık , yalan yere yemin , suçluları saklamak vb Noun
adliye aleyhine işlenen cürümler Noun
adalete hakaret
adliye sarayı
daimi uluslararası adalet divanı
adaleti saptırma
adaletin seyrini saptırmak Verb
adaletin seyrini saptamak Verb
adaleti yolundan saptırmak Verb
ideal adalet: ceza ve mükâfatların haklı ve âdilâne dağıtılması. Noun
polis adaleti
sulh hakimi Noun, Law
adaletin normal seyrini etkilemek Verb
adaleti saptırmak Verb
hukukun normal seyrini önlemek Verb
hükümetin suçların işlenmesini önlemek için aldığı önlemler
bir adalet kaçağını izlemek Verb
adaletin reddi
bölge adliye mahkemesi Noun, Law
onarıcı adalet Noun, Law
onarıcı adalet Noun, Law
öç alıcı adalet
cezalandırıcı adalet
kısas Noun, Religion-Faith
basit muhakeme usulü
adaletin terazisi
adalet terazisi
hak aramak Verb, Law
adalet duygusu
sosyal adalet
toplumsal adalet
adaleti savunmak Verb
adalete engel olmak Verb
adaletten yana olmak Verb
bir mahkemenin usulü
bir uyuşmazlığı adalet divanına götürmek Verb
uyuşmazlığı adalet divanına götürmek Verb
acele görülen adalet
yüksek adalet divanı
adalete teslim olmak Verb
linç kanunu
vergi adaleti
geçiş dönemi adaleti Noun, Politics-Intl. Relations
adaletsizlik
adli haksızlık
adaleti küçültücü olay
satın alınabilen adalet
satın alınan adalet
adaletin işlemesi
adaleti saptırmak Verb
Türkiye Adalet Akademisi Noun, Organizations
TAA Proper Name, Organizations
AK Parti Proper Name, Organizations
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Noun, Politics-Intl. Relations
AK Parti (AKP) Noun, Politics-Intl. Relations
Adalet ve İçişleri Noun
(Iskoçya) kaza dairesi
hâkim kürsüsü
rüşvet yiyen hâkim
(Br) sulh hâkimleri vasıtasıyla sınırlı kaza yetkisi olan
hem hususi hem hukuk hem de ceza hukuku sorunlarına bakan mahkeme
(US) Adalet Bakanlığı
Adalet yerini buldu. Law
(Br) temyiz mahkemesi hâkimi
sulh hakimi
(Br) orman işleri hâkimi
sulh yargıcı.
sulh hakimi Noun, Law
Adalet Partisi Proper Name, Political Parties
adalet sistemi Noun, Law
en az 5 yıl deneyimi olan ve hâkimlere müşavirlik eden özel kalem müdürü
(Br) alkollü içki satma ruhsatı
adalet ve içişleri alanlarında işbirliği
ceza adalet sistemi Noun, Law
biri için adalet talep etmek Verb
talebin meşruluğuna itiraz etmek Verb
kendini göstermek Verb
kanun karşısında eşit
kanun karşısında eşit
kamu düzeni ve adalet bakanı Noun, Public Administration
ABD Yüksek Mahkemesi Başkanı.
Avrupa Birliği Adalet Divanı Noun, European Union
Avrupa Adalet Divanı Noun, European Union
Avrupa Toplulukları Adalet Divanı Noun, European Union
Avrupa Adalet Divanı Noun, European Union
Avrupa Toplulukları Adalet Divanı Noun, European Union
Avrupa Birliği Adalet Divanı Noun, International Law
Askeri Adalet İşleri Başkanlığı Noun, Organizations
Askeri Adalet Teftiş Kurulu Başkanlığı Noun, Organizations
Müsteşar Adli İşler Yardımcılığı Noun, Organizations
Avrupa Adalet Divanı Noun
Uluslararası Adalet Divanı(Lahey Divanı)
Lahey Uluslararası Adalet Divanı Noun, Law
Askeri Adalet Teftiş Kurulu Noun, Organizations