kalici

Turkish-English Phrases

(sis) birçok bölgelerde kalıcı olmak
to persist in most areas Verb
... kalıcı olmadı.
... was not to last.
...'de kalıcı bir iz bırakmak
to leave a permanent mark on ... Verb
akılda kalıcı
easily-remembered
gayri menkule ika olunma sonucu kalıcı hasar
permanent damages
gayrimenkule ika sonucu kalıcı hasar
permanent damage
kalıcı
nonvolatile Information Technology
kalıcı
lasting
kalıcı
permanent Information Technology
kalıcı
permanently Adverb
kalıcı
persistent
kalıcı arşiv
permanent files
kalıcı barış
lasting peace Noun, Politics-Intl. Relations
kalıcı bir şekilde
perpetually Adverb
kalıcı bir şekilde
consistently Adverb
kalıcı bir şekilde
permanently Adverb
kalıcı bir zarar vermek amacıyla saldırıya geçme isteği
instinct for the jugular
kalıcı bitkisel hayat
persistent vegetative state (PVS) Noun, Medicine
kalıcı çözüm
permanent solution
kalıcı çözüm
permanent solution Noun
Kalıcı dosya
Stationary pad Information Technology
kalıcı düzelme
lasting improvement Noun
kalıcı ev olarak bir yere yerleştirilmiş büyük karavan
park home
kalıcı gelir
recurring income Noun, Management
kalıcı gelir
recurring revenue Noun, Management
kalıcı gelir kaynağı
source of recurring revenue Noun, Management
kalıcı güvenlikli bölge
permanently secure area Noun, Military
kalıcı hasar
permanent damage Noun
kalıcı hasara uğramak
to suffer permanent damage Verb
kalıcı kalp hasarı
permanent heart damage Noun, Medicine
kalıcı kopya
hard copy
kalıcı olarak
perpetually Adverb
kalıcı olarak
consistently Adverb
kalıcı olarak
permanently Adverb
kalıcı olmak
to be here to stay Verb
kalıcı olmak
to stay around Verb
Kalıcı Özgürlük Operasyonu
Operation Enduring Freedom Proper Name, Military
kalıcı vejetatif durum
persistent vegetative state (PVS) Noun, Medicine
sürekli kalıcı
has come to stay
Turkish-English phrases from Zargan's own database

kalıcı
Olduğu yerde ... durumda kalan