knee

  1. Noun, Anatomy diz
  2. Anatomy diz.
    to move about on one's hands and knees instead of walking: yürüyecek yerde eller ve dizler üstünde sürünmek.
  3. dörtayaklı hayvanlarda arka bacağın orta eklemi.
  4. dize benzer/diz şeklinde şey.
  5. elbisenin dizi/dize gelen kısmı.
    big holes in the knees of his old trousers.
  6. dirsek şeklinde parça, çerçevenin köşesi.
  7. bataklıkta büyüyen ağaçların köklerindeki yuvarlak veya konik çıkıntı.
    cypress knee.
  8. diz vurma(k), dizi ile vurma(k), dürtme(k), dokunma(k).
  9. (reverans makamında) diz bükmek.
  10. diz çökmek
anasının dizi dibinde öğrenmek.
diz kapağı protezi Noun, Medicine
dizkapağı iltihabı. Noun
diz protezi Noun, Medicine
protez diz Noun, Medicine
diz ekleminin su toplaması.
dirsek hareketi: taşıtın ön tekerleklerine bağımsız düşey hareket sağlayan askı düzeni. Noun
breeches ile ayni anlama gelir. dizlik, dizin altından bağlanan kısa pantalon.
kısa pantalon. Noun
diz boyu
henüz çok küçükken, küçüklüktenberi, boyu bir karış iken.
I've kown Mary ever since she was knee high
to a duck: Mary'yi ta çocukluğundan beri tanırım.
henüz çok küçükken, küçüklüktenberi, boyu bir karış iken.
I've kown Mary ever since she was knee high
to a duck: Mary'yi ta çocukluğundan beri tanırım.
diz kapağına vurulunca bacağın birden fırlaması. Noun
diz eklemi/mafsalı. Noun
diz ağrısı Noun, Medicine
boru dirseği
paraçol
bağlantı köprücüğü