knuckle

  1. parmak eklemi/oynak yeri.
  2. parmak eklemi çıkıntısı, boğum.
  3. (koyun/sığır vb.) budunun diz tarafı, dört ayaklı hayvanlarda diz mafsalı.
  4. (gemi gövdesi/çatı vb.) birleşme çizgisi çıkıntısı.
  5. muşta.
  6. menteşe ek yeri, menteşelerde çivi yuvası.
  7. (elde tutulan bilyeyi) başparmakla vurup fırlatmak.
biraz yakışık almaz
yersiz, münasebetsiz, yakışıksız.
That joke of his was a bit near the knuckle, don't you think?
(beyzbolde) topu başparmakla işaret ve orta parmak eklemleri arasında tutup hafifçe döndürerek atma.

knuckle baller: parmakla döndürerek top atan.
aşık kemiği
(a)
k.d. ciddiyetle işe koyulmak/sarılmak, ciddîleşmek, ciddiye almak, ciddî olarak çok çalışmak.

Let's knuckle down to business. You'll have to knuckle down if you want to pass the examination. (b)
knuckle under ile ayni anlama gelir. teslim olmak, boyun eğmek.
We refuse to knuckle under to any dictatorship.
muşta. Noun
muşta Noun
(a) parmak eklemi/mafsalı, parmağın oynak yeri, (b)
mak. oynaklı ek/kavrama, oynak, mafsal, bir
düzlem içinde hareket sağlayan mekanik eklem.
teslim olmak Verb