liver

  1. Noun, Anatomy karaciğer. (İlgili sıfat:
    hepatic).
  2. Noun (gıda olarak yenilen) hayvan karaciğeri.
  3. Noun karaciğer hastalığı.
    The doctor says it's just a touch of liver: Doktor bunun hafif bir karaciğer
    hastalığı olduğunu söylüyor.
  4. Noun
    liver brown/livermaroon ile ayni anlama gelir. karaciğer rengi, grimsi kızıl kahverengi.
  5. Noun tabiat, mizaç.
  6. Noun (belirli bir tarzda) yaşayan kimse.
    clean liver: temiz/dürüst hayat yaşayan kimse.
    evil liver:
    sefih/ahlâksız/âdi bir hayat süren kimse.
    high liver: boğazına düşkün kimse.
    He was always a high liver.
    loose liver: uçarı/sefih bir hayat yaşayan kimse.
  7. Noun oturan, ikamet eden, sakin.
    a liver in cities: şehirlerde oturan kimse.
  8. Adjective sıfatının karşılaştırma hali: daha canlı/zinde/neşeli.
karaciğer enzimleri Noun, Medicine
hepatik enzimler Noun, Medicine
karaciğer kanseri Noun, Medicine
karaciğer karsinomu Noun, Medicine
tavuk ciğeri Noun, Food-Kitchen
karaciğer sirozu Noun, Diseases
keyif ehli: yeyip içip keyfine bakan/bol bol yeyip içen kimse. Noun
(a) karaciğeri bozuk olmak, karaciğer hastalığı olmak, (b) karasevdalı/safralı/titiz olmak.
liver ile ayni anlama gelir. karaciğer rengi, grimsi kızıl kahverengi.
karaciğer kanseri Noun, Medicine
karaciğer karsinomu Noun, Medicine
karaciğer kanseri Noun, Medicine
karaciğer karsinomu Noun, Medicine
karaciğer hücresi Noun, Medicine
karaciğer özü/hulâsası: kansızlığın tedavisinde kullanılır.
karaciğer kelebeği
(Fasciola hepatica): insan ve hayvanlarda karaciğer ve safra yollarına yerleşerek
kelebek hastalığı yapan parazit. 10
liver fluke disease: kelebek hastalığı.
ciğerli sosis. Noun
ciğerli sosis. Noun
karaciğer nakli Noun, Surgery
balık yağı
balık yağı: A ve D vitamini kaynağı olarak kullanılır.