mümkün

Turkish-English Translation

  1. feasible
  2. Adjective practicable
  3. doable
  4. possible
  5. in/on the cards
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

telafisi mümkün olmayacak şekilde zarar görmüş
irreversibly damaged Adjective
telafisi mümkün olmayan zarar
irreversible damage Noun
ciro edilerek devri mümkün
transferable by indorsement
devri mümkün
assignable
fidye vererek kurtarılması mümkün
redeemable
geçirilmesi mümkün
transmissible
geri ödenmesi mümkün
repayable
icbarı mümkün
coercible
icrası mümkün
performable
ifade edilmesi mümkün
communicable
iptali mümkün
defeasible
iptali mümkün
voidable
manevrası mümkün
manoeuvrable
miras yoluyla intikali mümkün
(US) heritable
miras yoluyla intikali mümkün
heritable
pek mümkün
ten to one
pek mümkün
very well possible
sarf edilmesi mümkün
expendable
tamiri mümkün
mendable
tayini mümkün
assignable
tedavisi mümkün
curable
tefsiri mümkün
interpretable
tesellisi mümkün
consolable
mümkün değil
not for all the tea in china
Mümkün değil!
No way!
mümkün değildir
it is not possible
mümkün görmek
to think it possible Verb
mümkün görünmeyen
improbable
mümkün kılmak
to enable Verb
mümkün kılmak
to facilitate Verb
mümkün kılmak
to admit of something Verb
mümkün mertebe
as possible
mümkün mertebe
as
mümkün mertebe
to the extent possible Adverb
mümkün mertebe
as far as possible Adverb
mümkün olabildiği kadar
to the extent possible Adverb
mümkün olabildiği kadar
as far as possible Adverb
mümkün olabildiğince
to the extent possible Adverb
mümkün olabildiğince
as far as possible Adverb
mümkün olan en düşük derece
rock bottom
mümkün olan en kısa sürede
as soon as possible (A.S.A.P.)
mümkün olan en kısa zaman da
within the shortest possible time
mümkün olan en kısa zamanda
within the shortest possible time
mümkün olduğu kadar
as far as possible
mümkün olduğu kadar
to the extent possible Adverb
mümkün olduğu kadar
as far as possible Adverb
mümkün olduğu kadar çabuk
as early as possible
mümkün olduğu kadar çabuk
at your earliest convenience Adverb
mümkün olduğu kadar çabuk
with the utmost dispatch
mümkün olduğu kadar çabuk bildirmek
to give prompt notice Verb
mümkün olduğu kadar çabuk eve dönmek
to make the best of one's way home Verb
mümkün olduğu kadar çok şeyi denemek
to cast your net far and wide Verb
mümkün olduğu kadar iyi izlenim bırakmak
to put one's best foot forward Verb
mümkün olduğu kadar ucuza satmak
to go as near as possible Verb
mümkün olduğu kadar yakın seyretmek
to sail up as near as possible Verb
mümkün olduğuna inanmak
to think it possible Verb
mümkün olduğunca
possibly Adverb
mümkün olduğunca
to the extent possible Adverb
mümkün olduğunca
as far as possible Adverb
mümkün olduğunca çok deneme yapmak
to cast your net far and wide Verb
mümkün olduğunca geniş bir alanı kapsamak
to cast your net far and wide Verb
mümkün olduğunu düşünmek
to think it possible Verb
mümkün olmak
to come up Verb
mümkün olursa
if possible
mümkün şart
possible condition
(icra iflas kanunu) feshi mümkün olmayan servet devri
voidable preference
(taşıyıcı) tespiti mümkün zarar
known loss
anında satışın her zaman mümkün olmadığı durumlarda
objective selling
başarının mümkün olmadığı bir durum ile ilgili
no win
bir işi mümkün olduğunca çekici görünür yapma
job enrichment
bir şeyi mümkün olduğu kadar çabuklaştırmak
to expedite something as far as possible Verb
birinin birşeyi yapmasını mümkün görmek
to rate someone's chances Verb
birinin birşeyi yapmasının mümkün olduğunu düşünmek
to rate someone's chances Verb
birşeyi mümkün kılmak
to provide for something Verb, Law
bölünmesi mümkün edimleri içeren sözleşme
severable contract obligation
bunun mümkün olabilmesi için
for this to be possible
dönülmesi mümkün olmayan
irrevocable
en erken mümkün zaman da
earliest practicable time
en erken mümkün zamanda
earliest practicable time
feshi mümkün bir sözleşmeye uyulmayacağını beyan etmek
to disaffirm Verb
fiyat artışını mümkün olduğu kadar geciktirmek
to delay price increases as long as possible Verb
gebe kalmanın mümkün olduğu süre
period of possible conception
her an feshi mümkün iltizam sözleşmesi
tenure at will
her yıl ödenmesi mümkün hayat sigortası poliçesi
permanent life policy
icra yoluyla alınması mümkün borç
enforceable claim
imkânsızı mümkün kılmaya çalışmak
to milk the pigeon Verb
iptali mümkün akreditif
revocable letter of credit
iptali mümkün karar
voidable judgment
iptali mümkün muamele
voidable transaction
itfası mümkün imtiyazlı hisse senetleri
redeemable preference shares Noun
itirazı mümkün olmayan
unexceptionable
kaçınılması mümkün olmayan
of obligation
miras kalması mümkün olan
inheritable
mübadelesi mümkün mallar
fungible goods Noun
nakden ödenmesi mümkün değerli kâğıtlar
dated stocks Noun
nakden ödenmesi mümkün kredi
credit on call
nakden ödenmesi mümkün tercihli hisse senedi
(US) callable preferred stocks
Ne kadar para versen beyhude; ikna olmam mümkün değil.
There is no amount of money that will convince me. Sentence
Ne kadar para versen boşuna; ikna olmam mümkün değil.
There is no amount of money that will convince me. Sentence
Ne kadar para versen işe yaramaz; ikna olmam mümkün değil.
There is no amount of money that will convince me. Sentence
ödenmesi mümkün olmayan borçlar
insolvable debts Noun
reddi mümkün olmayan kabul etmez patent
clean patent
reddi mümkün olmayan patent
clean patent
Roma'da bir kanunla mümkün kılınmış olan bu şart
lex commissoria
şebeke içinde her yere yolculuğu mümkün kılan bilet
go-as-you-please ticket
soyut muhakeme ile keşfi mümkün olan hukuk kaideleri
jus naturale (in latin) Noun
şüpheli alacak (tahsili mümkün görülmeyen alacaklar
bad debts Noun
tahsili mümkün alacaklar
demandable debts Noun
tahsili mümkün olmayan borçlar karşılığı
bad-debt provisions
tanımlanması mümkün olmamak
to evade definition Verb
tarh ve tahsili mümkün olmayan
nonleviable
teklif edilen fiyatlara mümkün olduğu kadar bağlı kalmak
to keep as near as possible to the prices quoted Verb
telafisi mümkün olmayan kayıp
irretrievable loss
telafisi mümkün olmayan zarar
irretrievable loss
telafisi mümkün olmayan zarar ziyan
irredeemable loss
telafisi mümkün olmayan zarar-ziyan
irredeemable loss
temyizi mümkün karar
appealable
tespiti mümkün zarar
(carrier) known loss
uzatılması mümkün hayat sigortası
term life insurance Noun
üzerinde kâr edilmesi mümkün olmayan bir gayri menkul
white elephant
yolda konaklayarak yolculuk edebilmeyi mümkün kılan bilet
stopover ticket
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Olması, gerçekleşmesi ... kābil, muhtemel
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.