monkey

  1. Noun, Zoology maymun
  2. Noun, Zoology maymun
    (Primates).
  3. Noun maymuna benzer kimse.
  4. Noun şahmerdan başı.
  5. Noun 500 İngiliz lirası veya dolar.
    He won a monkey at the horse races.
  6. Noun kambur.
  7. Verb taklit etmek, öykünmek, taklidini yapmak, maskaralık yapmak.
kızmak, öfkelenmek.
(a) mütemadiyen tehlikeli ilâçlar almak, (b) bir kimseden sürekli nefret etmek.
maymun çiçeği hastalığı Noun, Diseases
maymun çiçeği virüsü Noun, Virology
kızdırmak, öfkelendirmek.
tamirci, otomobil/uçak vb. tamircisi, tamirhane işçisi.
yeşil maymun
(Cercopithecus aethiops sabaeus): Batı Afrikada bulunan sırtı yeşilimsi gri, kuyruğu
sarı renkte bir tür maymun.
Noun
uluyan maymun
(Alouatta): Amerikanın tropik bölgelerinde yaşayan uzun kuyruklu, iri bir cins maymun.
Erkekleri uluma sesi çıkarır.
howler.
langur Noun
yassıburunlu maymun. Noun
maymun. Noun
(a) (eskiden gemilerde) toplara barut getiren miço, (b) barutçu, patlayıcı maddeyi yerleştirip patlatan kimse.
alyanaklı maymun
(Macaca mulatta). Tıp ve biyolojı araştırmalarında kullanılan sarı-kahverengi
tüylü, kısa kuyruklu Hint maymunu.
Noun
Hint şebeği Noun, Zoology
örümcek maymunu
(Ateles).
haltetmek Verb
karıştırmak Verb
kurcalamak Verb
kurcalamak, karıştırmak.
You'll break that radio set if you don't stop monkeying about with it.
sansasyon yaratan hareket
oyalanmak, dalga geçmek.
(delicesine) oynamak.
The boys were monkeying about in playground and one of them was knocked down and hurt his head.
tırmanma çubukları, tırmanma talimleri yapılan çubuklar.
(a) baobap ağacı, ekmek ağacı, (b) maymun ekmeği, baobap meyvesi.
(a) düzenbazlık, hile, yalan-dolan, dalavere, dolandırıcılık.
There must have been some monkey business,
because some of my money is missing. (b) hafifmeşreplik, havailik, maskaralık, haytalık, yaramazlık.
Those kids are always full of monkey business.
maymun-köpek: küçük bir cins köpek. Noun
misk otu
(Mimulus cardinalis).
maymun ceketi, kısa/dar ceket.
fıstık.
maymun-köpek: küçük bir cins köpek. Noun
Şili çam fıstığı
(Araucaria imbricata) : karışık dallı/budaklı, sert yapraklı bir ağaç. Tohumları yenir.
erkek elbisesi.
yaz saati
gösteriş
fiyaka
kurcalamak, karıştırmak.
You'll break that radio set if you don't stop monkeying about with it.

adjustable spanner ile ayni anlama gelir. İngiliz anahtarı. Noun
köstek, engel, bir şeyi bozan/engelleyen şey.
throw a monkey wrench into: (işi) bozmak/engellemek/kösteklemek.

He threw a monkey wrench into our plans.
Noun
çok soğuk hava Noun
rezil/kepaze olmak, gülünç düşmek, elâleme maskara olmak.
birini çok kızdırmak Verb
baltalamak, kösteklemek, bozmak, mahvetmek, sabote etmek.