olay

Turkish-English Translation

  1. thing
  2. fact
  3. act
  4. affair
  5. appearance
  6. incident
  7. phenomenon
  8. process
  9. episode
  10. occurrence
  11. batch
  12. happening
  13. case
  14. hardy annual
  15. circumstance
  16. casus
  17. event
  18. doings
  19. occurrent
  20. unusual event
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

olay yapmak
make a big deal out of something Verb
(aldatma niyetiyle) bilerek planlanmış olay
put up job
acı bir olay
a sad event
adaleti küçültücü olay
travesty of justice
arada olan olay
interlude
bambaşka bir olay
completely different animal Noun, Idioms
bambaşka bir olay
totally different ball game Noun, Idioms
bambaşka bir olay
whole new ball game Noun, Idioms
beklenmedik bir olay
eventuality n
beklenmedik olay
fortuitous event
bir olay
conspiracy of silence
bir zarar doğurduğu kanıtlanmadıkça dava hakkı vermeyen olay
actionable per quad
bizatihi dava hakkı veren neden ya da olay
cause of action
dava hakkı veren neden veya olay
cause of acuse
dava hakkı veren neden ya da olay
right of action Noun, Law
doğal olay
natural event
dokunaklı olay
touching incident
ferahlık verici bir olay
pick me up
fiili bir zararın varlığını gerektirmeyen olay
actionable per se
gelecekte yaşanacaklar hakkında fikir veren olay
foregleam, foreglimpse Noun
gemi batması gibi olağanüstü olay
casus major
günlük olay
common event
heyecan verici olay
excitement Noun
heyecan verici olay
sensation Noun
ilgi çekici olay
highlight
ilk hukuki olay
first impression
kaçınılmaz olay
inevitable event
kanun konmasına neden olan olay
law-creating event
kanun konmasına neden olan olay
law- creating event
kaza ile veya insan müdahalesi olmaksızın meydana gelen olay
misfortune
korkunç olay
tragedy
kötü bir anda meydana gelen olay
(Fr.) contretemps
kutlanacak bir olay
state occasion
maddi olay
physical fact
müessif olay
unfortunate circumstance
muhtemelen yer alacak olay
probable event
münferit olay
isolated incident Noun
münferit olay
isolated instance Noun
münferit olay
isolated event Noun
olağanüstü olay
phenomenon
olası olay
possible event
olumlu sonucu hazırlayan beklenmedik olay
machinery Noun, Art
önemsiz olay
incident
sinirlendirici olay
frustrating event
şok etkisi yapan ani bir olay
buffet
somut olay
the present case Noun, Law
sonuç ile nedensel bağı uzak olan olay
causa remota
şüphe ve zannı mucip olan olay
suspicious fact
şüphe ve zannı mucip olay
suspicious fact
tahmin edilebilecek olay
foreseeable event
tarihi olay
historic event
tarihi olay
classic event
tarihi olay
historical event
tehlikeli olay
incident Noun
tehlikeli olay
dangerous accurence
tehlikeli olay
dangerous occurrence
tek bir olay
singular occurrence
tesadüfen vukua gelen olay
casus fortuitous
tesadüfi olay
chance event
tesadüfi olay
fortuitous event
toplumsal olay
social event
toplumsal olay
civil disturbance Noun, Politics-Intl. Relations
uğursuz olay
unfortunate occurrence
uluslararası önemde olay
event of international importance
umulan ya da beklenilen kadar önemli çıkmayan olay
non event
unutulmayacak olay
notable event
ustalık gösteren olay
feat
vergi yükümlülüğü doğuran olay
taxable event Noun, Law
vergiyi doğuran olay
taxable event Noun, Law
vukuu belli olmayan olay
contingency
olay çıkarmak
to make a scene Verb
olay çıkarmak
to bust up Verb
olay çıkartmak
to kick up a stink Verb
olay sırasına veya bir sahne eserine göre düzenlenmiş müzik
program me music
olay sırasındaki koşullar
attendant circumstances Noun
olay tarihi
date of incident Noun
olay ufku
event horizon Noun, Physics
olay veya konunun takip edilmesi ve yazılması
coverage
olay ya da sorun çıkartmak
to stir it up Verb
olay yeri
scene Noun
olay yeri
crime scene Noun
olay yeri
accident scene Noun
olay yeri
incident scene Noun
olay yeri inceleme
crime scene investigation (CSI) Noun, Law
olay yeri koordinatörü
on-scene coordinator Noun
olay yerinde araştırma
judicial survey
olay yerinde bulunmuş olma
found on premises
olay yerinde tahkikat yapmak
to make investigation on the spot Verb
olay yerindeki vatandaşlar
onlookers Noun
olay yerinden yayın
spot coverage
(bir olay , toplantı , opera , kitapta) hatırlanacak kısım
highlight
(bir olay ile ilgili olarak) sinsice çok yakında olmak
to loom Verb
... yaparak olay yaratmak
to infamously ... Verb
belli bir olay için çıkarılan kanun
law made for the occasion
belli bir olay için uygulanacak geçici tüzük
ad hoc regulation
bilinen bir olay olarak benimsemesi
judicial cognizance
bir defaya mahsus ya da belli bir olay için
ad hoc
bir olay için önceden tarih konulması
prochronism
bir olay öncesi çalışmalar
run up
bir olay öncesi süre
run up
bir olay ya da deneyden önce deneme çalışması yapmak
to pretest Verb
ciddi advers olay (CAO)
serious adverse event (SAE) Noun, Medicine
görünürde iki olay arasında bağlantı yok
there is no apparent link-up between the two cases
iki olay arasında ilişki kurmak
to relate two facts Verb
jüri üyelerinin olay yerini ziyareti
view of an inquest Noun
örnek olay incelemesi
case study Information Technology
örnek olay incelemesi
case study (Kaynak: Evrim Çalışkanları) Noun
örnek olay kitabı
case book
özel bir olay için müzik
occasional music
özel bir olay için yazılmış şiir
occasional poem
sadece belli bir olay için uydurulmuş sözcük
nonce word
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Olan, ortaya çıkan, meydana gelen her ... ve keyfiyet, vak’a, hâdise
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.