on call

  1. (a) ihbarsız (vakti gelince) ödenecek, (b)
    on/at call: göreve hazır, emre âmâde, derhal görev
    başına gelebilecek durumda.
    The company car is always on call to take you to our meeting.
    come at call: çağırıldığı zaman gelmek. (c) (asker, hastabakıcı vb.) nöbetçi, görevli.
    The nurse is on call tonight.
her an hazır
nöbette olmak Verb
nakden ödenmesi mümkün kredi
Nöbetçi Memurluk Noun, Organizations
yalvarmak Verb
uğramak, kısa bir ziyarette bulunmak.
birine uğramak Verb
(a) istemek, dilemek, rica etmek. I
call on the people of this country to work hard for national unity.

to call upon God: Allahtan dilemek/niyaz etmek.
to call upon someone to apologize: birisinden özür dilemesini istemek. (b) (kısa bir süre için) ziyaret etmek.
to call on friends. I'll call on Mary tomorrow. (c) ihtiyacı olmak.
to call on all one's strength.
bir müşteriyi ziyaret etmek Verb
teminat istemek Verb
bir yere kısa ziyarette bulunmak Verb
belli bir iş için uğramak Verb
birine uğramak Verb
birini ziyaret etmek Verb
birine uğramak Verb
birinin ziyaretine gitmek Verb
birinden bir şey yapmasını talep etmek Verb
birine ödemede bulunmasını talep etmek Verb
randevu almadan birine uğramak Verb
Dışişleri Bakanlığı'nı ziyaret etmek Verb
birini müzakereye davet etmek Verb
birşeyi bitirmek Verb
birşeye son vermek Verb
birşeye son noktayı koymak Verb
bir şey için ilk hakka sahip olmak Verb
birine uğramak Verb
birinin vaktini almak Verb
hisse senetleri bedelinin tediyesini talep etmek Verb
hissedarlara tediye için çağrıda bulunmak Verb
birini ziyaret etmek Verb
ödenmesi istenen hisse senedi karşılığını ödemek Verb
birini resmen ziyaret etmek Verb