politik

Turkish-English Translation

  1. Adjective political
  2. politic
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

politik veche
political aspect Noun, Politics-Intl. Relations
politikleşen
politicized Adjective, Politics-Intl. Relations
politikleşen
politicised Adjective, Politics-Intl. Relations
politikleşmiş
politicized Adjective, Politics-Intl. Relations
politikleşmiş
politicised Adjective, Politics-Intl. Relations
ekonomi politik
politico-economical
ekonomi politik
political economy
herhangi bir politik
ism
herhangi politik
advertorial
politik açıdan
politically Adverb
politik açıdan
on the political side
politik açıdan
politically Adverb, Politics-Intl. Relations
politik akımlar
political currents Noun
politik alanda
in the field of politics
politik alternatifler
policy alternatives Noun
politik amaç
political goal
politik amaçla yapılan yardım
political subscription
politik amaçlar için faaliyet gösteren gizli polis
secret police
politik amaçlarla
for political purposes
politik amaçlı bağış
political donation
politik bakımdan merkeze yaklaşmak
to shuffle towards the center Verb
politik becerilerini göstermek
to display deploy one's best political skills Verb
politik bir birlik
synomosy
politik bir mesajın iletilmesinde pop müziğinin kullanımı
agitrop
politik birleşme
political union
politik çalkalanmalardan sonra yatışmak
to quiet down after political disturbances Verb
politik çeşitlemeler
policy variation
politik çevre
political experiency
politik çıkar sağlamak için fırsat yakalamak
to make political mileage Verb
politik çıkarlarını korumak
to mend one's fences Verb
politik coğrafya
political geography
politik çözüm
political solution Noun, Politics-Intl. Relations
politik çözümlemeci
pundit
politik danışman
political consultant
politik danışman grubu
policy making cluster
politik davranış
political attitude
politik davranışa aykırı
unstatesmanlike
politik davranmak
to follow a political course Verb
politik değişiklik
political change
politik delege
political agent
politik destek
buildup
politik destekleme
political endorsement
politik doğrucu
politically correct Adjective
politik doğruculuk
political correctness Noun
politik durum
political situation
politik durumun nazik olması
to be of great delicacy
politik duruş
political stance Noun, Politics-Intl. Relations
politik duruşma
state trial
politik düzeyde
political plane
politik ekonomi
political economy
politik entegrasyon
political integration
politik entrikalar
arts and wiles of politics Noun
politik etki
political impact
politik etki gücü
political clout
politik faaliyet
political activity
politik fikir ayrılığı olmamak
to agree in politics Verb
politik gerçeklere aldırmamak
to be insensitive to political realities Verb
politik geri çekilmek
to make a political retreat Verb
politik gerilim
political tension
politik girişim
political initiative Noun, Politics-Intl. Relations
politik görüş toplayan
policy researcher
politik gözlemci
political observer
politik güç
juice
politik güç arayışıyla bir bölgeye dışarıdan gelen kişi
carpetbagger
politik güç sonucu kazanılan para
honest graft
politik gücü seferber etme
to have political muscles
politik gücü seferber etmiş olmak
to have political muscles Verb
politik gücünü artırmak amacıyla hükümetin yaptığı atamalar
patronage
politik haklar
political rights Noun
politik hata
political mistake
politik hayvan (insanda olması gereken nitelik)
political animal Noun
politik hedef
political goal Noun, Politics-Intl. Relations
politik huzursuzluk
political disturbance
politik huzursuzluk
political unrest
politik iktisat
political economy
politik ilkeler beyannamesi
policy statement
politik ilkelerin açıklanması
policy statement
politik iltica
political asylum
politik inanç
political belief
politik inisiyatifler
policy initiatives Noun
politik intihar
political suicide
politik kanı
political opinion
politik kargaşa
political disturbances
politik kariyeri tükenmiş politikacı
has been
politik karmaşa
political wilderness
politik kavga
political dispute
politik kayma
policy shift
politik klik
tribe of politicians
politik konuşma yapma
stump on the stump
politik kriz
political crisis Noun, Politics-Intl. Relations
politik kukla
political jumping- jack
politik kurul
political panel
politik mesele
political question
politik misyon
political mission Noun, Politics-Intl. Relations
politik mücadele
political struggle Noun, Politics-Intl. Relations
politik muhalif
political opponent
politik nedenlerden
for political reasons
politik nedenlerden
on political grounds
politik nedenlerden ötürü yapılan grev
political strike
politik nedenlerle dağıtılan para
slush
politik nedenlerle yapılan grev
political strike Noun
politik niteliğini yok etmek
to depoliticize Verb
politik nüfuz
political ascendancy
politik nüfuz sahibi kişi
politically exposed person Noun
politik olarak
politically Adverb, Politics-Intl. Relations
politik olarak doğrucu
politically correct Adjective
politik olmayış
impolitical
politik önemi haiz karar
policy decision
politik örgüt
political organization
politik özdeyiş
political maxim
politik özgürlük
political freedom
politik özgürlükler
political liberties Noun
politik partiler arası rekabet
rivalries between political parties
politik pazarlık
political bargaining power
politik pazarlık gücü
political bargaining power
politik program
political program me
politik program
political program (me
politik reformlar
political reforms Noun
politik sağlamlık ve güvenlik
bottom
politik şahsiyetler
political figures Noun
politik saik
political motive
politik sığınma
political asylum
politik son
political dead end
politik sorunlar
political questions Noun
politik sorunlar
things political Noun
politik suç
political offence
politik suçlama
political incrimination
politik suçlu
political offender
politik tahrikçi
stumper
politik tahrikçi
political agitation
politik talimat
policy prescription
politik tecrit
political isolation Noun, Politics-Intl. Relations
politik tedbir
political action
politik tedbirler
policy restraint
politik temsil
political representation Noun, Politics-Intl. Relations
politik teşkilata karşı saldırmak
to run against the political machine Verb
politik toplantı
political meeting
politik toplantı
political gathering
politik toplum
political society Noun, Politics-Intl. Relations
politik tutuklu
political detainee
politik tutum
line of policy
politik tutum
policy stance
politik tutum
political attitude
politik ufuk
political horizon
politik üstünlük
political ascendancy
politik vasfını kaldırma
depoliticization
politik yönler
political aspects Noun
politik yönleri
political aspects Noun
politik zihniyetli
politically minded
(sendika) politik fon
political fund
becerikli politik manevra
clever stroke (of policy)
bir politik etkinliğin gizli birimi
cell
bir politik sisteme tepki göstermek
to react against a political system Verb
değişmez politik tutum
firm policy
dış politik durum
foreign situation
ekonomi politik kararlar
economic policy decisions Noun
ekonomi politik önlemler
economic policy measures Noun
ekonomi politik sorunlar
economic policy problems Noun
ekonomik politik hedef
economic policy goal
ekonomik politik kararlar
economic policy decisions Noun
ekonomik politik önlemler
economic policy measures Noun
ekonomik politik sorunlar
economic policy problems Noun
ekonomik politik tedbirler
economic actions Noun
ekonomik politik tedbirler
economic policy actions Noun
en düşük seviyeli politik edebiyat türü
gutter flyer
hem kendine hem de yandaşına politik destek sağlama yeteneği
coattails
herkesin serbestce katılabileceği politik rekabet
political free-for-all
iç politik gerilim
internal strain
ilerici politik parti
progressive political party
ılımlı politik görüşler
moderate political views Noun
Karl Marx'ın politik ve ekonomik kuramları
marxism Noun
kısa bir politik mesajı olan küçük el ilanı ya da sirküler
flyer
küçük bir politik grup
cabal
memleket içi politik kavgalar
domestic quarrels Noun
petrol zengini ülkelerin mali ya da politik gücü
petropower
savaş atı (uzun politik kariyerinde yaralar almış politikacı
war horse
sert politik taktikler
hardball
şiddetli politik muhalefet
(Fr.) fronde
temel politik ilke
general policy line
üniversitedeki politik eylemlere katılan
nonstudent
Uzak Doğu'da etkileyici bir politik girişim
great leap forward
yerli politik sorunlar
domestic issues Noun
yüksek seviyedeki kişiler arasındaki politik görüşmeler
haute politique
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Politika ile ilgili, siyâsî
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.