rough

  1. Noun, Textile Industry kaba
  2. Adjective pürüzlü, kaba.
    a rough surface.
  3. Adjective tüylü, kaba saçlı, pürsek, dağınık.
    a dog with a rough coat. a rough shock of hair.
  4. Adjective arızalı, inişli yokuşlu, vahşi.
    rough country.
  5. Adjective kaba, hoyrat, vahşi.
    Boxing is a rough sport.
  6. Adjective (deniz, rüzgâr, hava) sert, dalgalı, şiddetli, kötü, fena.
    rough weather: fena hava.
  7. Adjective sarsıntılı.
    The plane had a rough flight in the storm.
  8. Adjective fırtınalı.
    a rough passage.
  9. Adjective kaba, haşin.
    a rough temper.
    to be rough with someone: birine kaba/haşin davranmak.
  10. Adjective terbiyesiz, kaba, nezaketsiz.
    rough men. rough language.
    a rough diamond = a diamond in the
    rough: kabasaba fakat iyi kalpli kimse, eğitilmemiş değerli adam.
  11. Adjective âsi, yola gelmez, başıboş, gürültücü.
    a rough mob.
  12. Adjective zahmetli, eziyetli, meşakkatli, sıkıntılı, zor.
    to have a rough time of it: çile/eziyet çekmek.

    It's rough (luck) on him: Ona yazık oldu, çok sıkıntı/zahmet çekti.
  13. Adjective kulağı tırmalayan, gürültülü, tırmalayıcı, yırtıcı.
  14. Adjective lezzetsiz, tatsız, tadı fena.
  15. Adjective (yiyecek) çiğ, iyi pişmemiş, hazmı güç.
  16. Adjective cahil, kültürsüz, terbiyesiz.
  17. Adjective rahatsız, konforsuz.
    rough camping.
  18. Adjective meşakkatli, akıl ve maharetle değil, kaba kuvvetle yapılan.
    rough labor: kaba işçilik.
    rough
    justice: ihkakı hak, resmî makamlara baş vurmadan kaba kuvvetle yerine getirilen adalet.
  19. Adjective (dil, üslûp vb.) incelmemiş, zarafetten mahrum, kabasaba.
    to give someone a lick with the rough side
    of one's tongue: birini şiddetle azarlamak/haşlamak.
  20. Adjective yaklaşık, takribî, tahminî, kaba.
    at a rough guess: yaklaşık olarak, tahminen, aşağı yukarı.
  21. Adjective ham, işlenmemiş, kaba, kabataslak,
    a rough sketch.
  22. Adjective, Phonetics solukla telâffuz edilen.
    rough breathing: Yunancada “h” sesi.
  23. Noun pürüzlü şey, arızalı arazi.
  24. Noun golf sahasında çimenlerin biçilmediği bakımsız kısım.
  25. Noun bir şeyin güç/müşkül/hoşa gitmeyen tarafı.
  26. Noun taslak, müsvedde, tamamlanmamış şey.
  27. Noun kabadayı, külhanbeyi, baldırıçıplak.
  28. Adverb kabaca, sertçe, kaba/haşin bir şekilde, terbiyesizce.
    to treat someone rough .
  29. Adverb açıkta, açık havada.
    to sleep rough: yataksız/açıkta/nerede olursa olsun yatmak.
  30. Verb pürüzlen(dir)mek, kabar(t)mak.
  31. Verb gen.
    rough up: şiddetli/kaba davranmak, sertleşmek, kırıp dökmek.
    rough up the hair: saçları karmakarışık etmek.
  32. Verb aleacele/kaba saba hazırlamak.
  33. Verb (spor) karşı oyuncuya eziyet etmek/terletmek/aman vermemek, itip kakmak.
hoyratlık Noun
manialı
dalgalı
çalkalanmak Verb
kabarmak Verb
dalgalanmak Verb
azmak Verb
hırçın
hoyratlık etmek Verb
kabataslak halinde olmak Verb
kabaca 100 dolar etmek Verb
kabaca 100 .- dolar etmek Verb
pütürlenmek Verb
taslak halinde, bitirilmemiş, kabasaba yapılmış.
evsiz olmak Verb
sokakta yatmak Verb
sokakta yaşamak Verb
yataksız/kuru yerde uyumak.
birini olduğu gibi kabul etmek Verb
hammadde deposu Noun
kaba ortalama
tahmini bilanço
bilanço tasarısı
müsvedde defteri
kararlama
kaba hesap
doğramacı
kaba sıva ile sıvamak Verb
kaba sıva
taslak
astar sıva
arnavut kaldırımı
müsvedde, karalama, taslak.
fırtınalı deniz yolculuğu yapma
fırtınalı deniz yolculuğu
yakışıksız muamele
kaba saba ama efendi adam
ham elmas
tıraş edilmemiş elmas
müsvedde
taslak
karalama
kabataslak
bir sözleşmenin kaba bir taslağı
(giysileri) ütülemeden kurutmak Verb
kaba tahmin
kaba masraf tahmini
donyağı
kabadayı
eti makbul olmayan/ticarî kıymeti olmayan balık. Noun
ağır kayıt ve şartlar
işlenmemiş mallar Noun
arızalı arazi
kaba tahmin
için pratik bir kural
kötü muamele etmek Verb
yükü taşırken dikkatsizce davranma
hoyratça kullanma
gürültü patırtı çıkarma
kabataslak yapmak, taslağını yapmak.
I'll just rough out the whole picture and you can do the details.
avaryayı kabaca hesaplamak Verb
meşakkate/sıkıntıya katlanmak, rahatını feda etmek.
The boys will have to rough it at camp.
basit muhakeme usulü
müsvedde seyir defteri
kötü bakım
itina göstermeme
kabataslak yapmak, taslağını yapmak.
I'll just rough out the whole picture and you can do the details.
fırtınalı deniz yolculuğu
fırtınalı yolculuk
patika
yabani at terbiyecisi
düzgün olmayan yol
(at ile ilgili olarak) nallarında kaymayı önleyen mıhları olan
kabataslak
pürüzlü cilt
eğri büğrü
inişli yokuşlu cadde
(sporda vb.) aşırı hiddet, kuralları hiçe sayma. Noun
manialı arazi
zor arazi şartları Noun
kaba ve hoyrat erkek homoseksüel(ler). Noun
kaba çeviri
(a) birine şiddetle saldırmak/tecavüz etmek, (b) bozmak, dağıtmak, karmakarışık etmek.
He roughed
up the path by kicking at the stones. (c) (piyano vb.) kaba ayarını yapmak.
kötü kullanış
aralıksız kullanma
dostça olmayan karşılama
kaba işçilik
kaba iş
şöyle bir kabaca hesaplandığında
kabaca hesaplamak gerekirse
kabataslak, aşağı yukarı, kaba bir tahminle/hesapla.
zorlu bedenen çalışmaya hazır olmak Verb
bir şeye çok içerlemek/kızmak, bir şeyi mesele yapmak.
kabalaşmak Verb
zor zaman geçirmek Verb
güç anlar geçirmek Verb
kaba bir tasarı hazırlamak Verb
kararlamak Verb
haşırdamak Verb
karalama defteri
aşağı yukarı
kaba ve kırıcı biçimde davranmak Verb
tıraşlamak Verb
zorluğa/meşakkate seve seve katlanmak.
One must take the rough with the smooth: Nimete erişmek
için meşakkate katlanmalıdır.
kötü kullanım yüzünden aşınmak Verb