sail

  1. Noun yelken(ler).
    fore-and-aft sail: yan yelkeni.
    square sail: dört köşe seren yelkeni.
    furl
    sails: yelkenleri sarmak.
  2. Noun yeldeğirmeni kanadı.
  3. Noun yelkene benzer şey.
  4. Noun deniz yolculuğu, yelkenli gemi seyahati.
    It is a month's sail from America: Amerikadan yelkenli ile bir ayda gidilir.
  5. Noun yelkenli gemi(ler).
    a fleet of ten sail: on yelkenliden ibaret bir filo.
    go for/take a sail:
    yelkenli ile gezintiye çıkmak.
  6. Verb (gemi) sefere çıkmak, denize açılmak, seyretmek, yelken açmak.
    sail near/close to the wind: orsasına
    seyretmek;
    mec. (hikâye) açık saçık olmak.
  7. Verb deniz yolculuğuna çıkmak, deniz yolculuğu yapmak, gemi ile seyahat etmek.
  8. Verb yelkenli kullanmak, yelkenli su aracını idare etmek.
    sail before the wind: pupa yelken gitmek.
  9. Verb (uçurtma vb.) uçmak.
  10. Verb gemi kullanmak/yürütmek.
  11. Verb (gemi gibi) ağır ve vakur ilerlemek.
bozum etmek, küçük düşürmek, yelkenlerini suya indirtmek, gururunu kırmak.
üçgen yelken: yelkenlilerin hafif rüzgârda kullandıkları yelken.
alçakgönüllü davranmak Verb
başarılı olmak Verb
bütün yelkenleri açmak.
gargari Maritime Traffic
muhtemel denize açılış
uzunlamasına yelken, gemi eksenine paralel yelken. Noun
bütün yelkenler. Noun
pupayelken, bütün yelkenler açılmış olarak.
The ship was moving ahead full sail .
full-sailed: pupayelken. Noun
yelken açmak Verb
pupa yelken.
üçköşe yelken, latin yelken.
latin yelkeni Maritime Traffic
yelken açmak.
(a) yelken açmak, (b) sefere çıkmak.
düz yelken(ler). Noun
çok kolay iş.
It's all plain/smoot sail: (Bundan ötesi) kolaydır.
geminin çıktığı liman
belirli rüzgâr hızında geminin güvenlikle açabileceğı azamî yelken sayısı. Noun
(gemi) sefere hazır
sefere hazır
sefere çıkmak, yelken açmak, fora etmek.
yelken açmak, denize açılmak.
bazı yelkenleri indirmek.
dört köşe seren yelkeni.
yelken açmak Verb
topgallant ile ayni anlama gelir. babafingo yelkeni.
seyir halinde, yelken açmış olarak.
yelkeni fora etmek Verb
rüzgâra karşı seyretmek Verb
kamuoyunu umursamamak Verb
kıyılamak Verb
tayfa olarak gemide çalışmak Verb
rüzgârı arkasına almak Verb
kanunu pek ciddiye almamak Verb
(hikâye) biraz açık saçık olmak Verb
(a) rüzgâr yönünde gitmek, (b) tehlikeli/şüpheli işlere girişmek.
You are sailing rather close to
the wind. (c) dürüst davranmamak, kalleşlik etmek.
yelken bezi
kaputbezi
dalgalarla boğuşmak Noun
(a) büyük bir şevkle/azimle girişmek, (b) fena halde azarlamak, haşlamak, çıkışmak, dövmek, pataklamak.
az parayla geçinmek Verb
tehlikeyi göze almak Verb
şileple gitmek Verb
kolayca yapmak/başarmak/ilerlemek.
How did he do in his exam? He absolutely sailed through: Sınavı
nasıl geçti? Kolayca başardı.
(US) tarifeye göre işlemek Verb
konvoy halinde seyretmek Verb
(a) sahte bandıra ile çıkmak, (b)
mec. sahte kimlik/hüviyet takınmak.
olduğundan başka türlü görünmek.
gerçek hislerini saklamak Verb
mümkün olduğu kadar yakın seyretmek Verb
rüzgârı geminin arkasına almak, rüzgâr yönünde seyretmek.
kavanço Maritime Traffic
tayfalık yapmak, tayfa olarak çalışmak.

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Soru soran kimse
  2. Akan, akıcı, cârî
  3. Hücum eden, ... atılan, saldıran