scene

  1. Noun, Language-Literature sahne
  2. Noun sahne.
  3. Noun manzara, görüntü.
  4. Noun (hayatta) gerçek olay/durum.
  5. Noun gürültü, rezalet, utandırıcı olay.
  6. Noun, Theatre sahne, perde, oyunun bir bölümü.
  7. Noun olayın geçtiği yer.
  8. Noun sahne dekoru.
    scene painter: sahne dekoru ressamı.
    scene shift: dekor değişimi.
    scene
    shifter: sahne dekorunu değiştiren kimse.
    scene shop: dekor işliği.
acıklı bir sahne
olay yeri Noun
sahneye çıkmak Verb
sahneye çıkmak Verb
hazır bulunmak Verb
box set Noun
birden sahne de belirmek Verb
birden sahnede belirmek Verb
manzara değişikliği
sahne değişikliği
son perde
sahneye/ortaya çıkmak, meydana atılmak.
This great leader came just on the scene when this country needed him.
ticari TV
suç mahalli Law
olay yeri Noun
aile sahnesi
son sahne
mutlu aile ocağı manzarası
mutlu aile ocağı manzarası
konut piyasası
etkileyici sahne
olay yeri Noun
olay çıkarmak Verb
(bir olaya/işe) katılmak, hazır bulunmak.
I'm too tired to make the scene, let's go home.
(a) bir yerde bulunmak.
Glad you could make the scene, man! (b) rezalet/gürültü çıkarmak.
Come, don't make a scene!
sahne düzenlemesi
(Fr) mizansen
seyircilere görünmeyen
olay yerinde, mahallinde.
A broadcast from Africa by a news reporter on the scene .
ilk sahne Noun, Psychoanalysis
(a) olay çıkarmak, (b)
k.d. kıyameti koparmak.
sahneden/olay yerinden ayrılmak.
(zemin) hazırlamak.
The unjust peace agreement set the scene for another war.
sahneyi değiştirmek Verb
dikkati asıl konudan başka yere çekmek.
sarsıcı yaşantı.
sahne modu Noun, Photography
bir fiilin vuku bulduğu yer
bir kazanın vuku bulduğu yer
tahrip sahnei
tahrip sahnesi
yangın sahnesi
harekât sahnesi
manzara ressamı
dekor işçisi
olay yeri inceleme Noun, Law
bir sahneyi bir başka sahneye dönüştürmek Verb
bitiş çekimi.
olayı X'de geçirmek Verb
durumu hemen kavramak Verb
cinayet sahnesinin manzarası
bir oyundaki heyecanlı sahne
mizansen Noun