sebep

Turkish-English Translation

  1. place
  2. call
  3. cause
  4. account
  5. Noun argument
  6. means
  7. explanation
  8. excuse
  9. motive
  10. Noun motivation
  11. subject
  12. root
  13. medium
  14. bond
  15. ground
  16. Noun inducement
  17. peg
  18. pretext
  19. causation
  20. source
  21. room
  22. why
  23. wherefore
  24. causa
  25. etiology
  26. reason
  27. casus
  28. score
  29. grounds
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

(İskoçya) huzursuzluk sebebi
a hair in one's neck
ağırlaştırıcı sebep
matter of aggravation Noun, Criminal Law
dava sebebi
cause
dava sebebi
cause of action
dava sebebi
cause for litigation
dava sebebi
causa
esas dava sebebi
real issue
fesih sebebi
invalidating cause
kanuni mazeret sebebi
legal excuse
kanuni tahfif sebebi
mitigating circumstance
savaş sebebi
casus belli Military
sebep-sonuç ilişkisi
cause-and-effect relationship Noun
şikâyet sebebi
comeback
şikâyet sebebi
room for complaint
taciz sebebi
cause of annoyance
tahfif sebebi
mitigation Noun, Criminal Law
tahrik sebebi
incitement Noun
tazminat sebebi
basis of compensation
yok olma sebebi
destruction Noun
zarar sebebi
damage cause
ağır basan sebep
over-riding reason
asıl sebep
ultimate cause
başlıca sebep
leading
başlıca sebep
major cause
bir borçluyu borcunu ödeyemez bir durumda olduğuna inandıracak makul sebep
reasonable cause to believe a debtor insolvent
bir sonucu doğuran sebep
moving cause
birçok sebep
multitude of reasons Noun
çürütülemeyecek sebep
forcible reason
dava hakkı veren sebep
cause of action
devletin güvenliği ile ilişkili sebep
(Fr.) raison d'état
dolaylı sebep
remote cause
en son sebep
causa proxima
en yakın sebep
proximate cause
en yakın sebep
causa proxima
esas sebep
main reason
esas sebep
chief reason
esas sebep
underlying cause
evlenmeye mani sebep
impediment Noun, Civil Law
fiili sebep
factual reason Noun, Law
geçerli sebep
reasonable and probable cause
geçerli sebep
valid reason
geçersiz sebep
unsound reason
hafifletici sebep
matter of mitigation, matter of extenuation Noun, Criminal Law
haklı sebep
just cause
haklı sebep
fair cause
haklı sebep
good reason
haklı sebep
rule of reason Noun, Competition Law
hukuki sebep
jurisdictional basis
hukuki sebep
causa
hukuki sebep
legal cause
hukuki sebep
juridical basis
ikna edici sebep
cogent ground
makbul sebep
good cause
makul sebep
probable cause
makul sebep
immediate cause
makul sebep
valid reason Noun
makul ve muhtemel sebep
reasonable and probable cause
mücbir sebep
act of god
mücbir sebep
case of absolute necessity
mücbir sebep
circumstances beyond one's control
mücbir sebep
force majeure
mücbir sebep
main act
mücbir sebep
act of providence
mücbir sebep
superior force
mücbir sebep
acts of God
mücbir sebep
impossibility of performance
mücbir sebep
vis major Noun, Law
mucip sebep
justification Noun, Criminal Law
müessir sebep
proximate cause
müessir sebep
primary case
müessir sebep
efficient cause
müessir sebep
an efficient cause
müessir sebep
cause causans
müessir sebep
causa proxima
muhtemel sebep
probable cause
ortak sebep
concurrent cause
pek çok sebep
multitude of reasons Noun
sona erdirici sebep
condition subsequent Noun, Law
tali sebep
concurrent cause
tâli sebep
concurrent cause
temel sebep
root cause
uzak sebep
causa remota
vukuu gayri melhuz sebep
act of god
zararı doğuran sebep
proximate cause
sebep gösterme
assignment of reasons
sebep göstermek
to adduce arguments Verb
sebep göstermek
to account for Verb
sebep göstermek
to adduce reasons Verb
sebep göstermek
to show reasons Verb
sebep ileri sürme
adduction of reason
sebep olan
initiative
sebep olma
causation
sebep olma
entailment Noun
sebep olmak
to breed Verb
sebep olmak
to bring about Verb
sebep olmak
to induce Verb
sebep olmak
to beget Verb
sebep olmak
to be the occasion of sth Verb
sebep olmak
to occasion Verb
sebep olmak
to give occasion to sth Verb
sebep olmak
to call forth Verb
sebep olmak
to make Verb
sebep olmak
to determine Verb
sebep olmak
to bring on Verb
sebep olmak
to cause Verb
sebep olmak
to conduce Verb
sebep oluşturmak
to occasion Verb
sebep ortaya koymak
to establish grounds Verb
sebep teşkil etmek
to occasion Verb
sebep ve sonuç
cause and effect
sebep veya vesile olan
conducive
(borsa) fiyat indirimine sebep olacak şekilde
bearish
... yaparak skandala sebep olmak
to infamously ... Verb
...'e ...'i sebep göstermek
to cite ... as reason for ... Verb
ağırlaştırıcı sebep bulunan hırsızlık
mixed larceny
belli bir sebep olmaksızın terk edip gitmek
to leave for no particular reason Verb
bir sebep belirtmek
to assign a reason Verb
bir skandala sebep olacak şekilde
infamously Adverb
bir zarara sebep olmak, olumsuz duruma sokmak
to cause a disadvantage Verb
bir zarara sebep olmak, sakıncalı bir duruma meydan vermek
to cause a disadvantage Verb
birinde döküntüye sebep olmak
to bring someone out in something Verb
birinin birşey yapmasına sebep olmak
to cause someone to do something Verb
birinin birşeye maruz kalmasına sebep olmak
to subject someone to something Verb
birinin cildinin kabarmasına sebep olmak
to bring someone out in something Verb
birinin filan şekilde hareket etmesine sebep olmak
to cause (to get) someone to act Verb
birşeye sebep olmak
to bring about something Verb
birşeye sebep olmak
to yield to something Verb
birşeye sebep olmak
to add up to something Verb
bozulmasına sebep olmak
to rot Verb
çok hasara sebep olan yangın
hostile fire Insurance
deniz suyunun sebep olduğu zarar ziyan
damage by sea water
endişeye sebep olmak
to give rise to anxiety Verb
faktör; sebep, etken, amil
factor
felakete sebep olacak şekilde
fatally Adverb
geçerli bir sebep olmaksızın
without a valid reason Adverb
ihmal sonucunda ölüme sebep olma
negligent homicide
kazanmasına sebep olmak
to vote in Verb
kendinin ya da başkasının güçlüğe uğramasına sebep olmak
to get into a fix Verb
korkup kaçmasına sebep olmak
to scare someone off Verb
korkup kaçmasına sebep olmak
to scare someone away Verb
makul bir sebep olmaksızın
without a valid reason Adverb
mücbir sebep vukuunda
should the acts of god intervene
mücbir sebep vukuunda
should unforeseaable circumstance intervene
müdahale edecek sebep yok
no occasion to intervene
ölüme sebep olabilecek sağlık sorunu
fatal condition Noun, Medicine
şikâyete sebep olan hal
grievance
soyunun tükenmesine sebep olmak
drive to extinction Verb, Biology
suçu ağırlaştırıcı bir sebep içeren soygun
aggravated robbery
suyun sebep olduğu hasar
damage caused by water
ulaşmasına sebep olmak
to get up to Verb
uzamasına sebep olmak
to draw out Verb
vicdansızca mahvına sebep olmak
to squeeze out Verb
'ye sebep olmak
to motivate Verb
yükselmesine sebep olmak
to force up Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Bir şeyin olmasına yol açan şey, ... kimse, neden, bâis, âmil
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.