shed

  1. Noun sundurma, baraka, kulübe.
  2. Noun hangar.
  3. Noun (dokumacılıkta) argaç aralığı.
  4. Noun döküntü, dökülen/akıtılan şey.
  5. Noun su seddi.
  6. Noun yamaç.
  7. Noun, Physics atom çekirdeğinin kesitini ölçmekte kullanılan alan birimi: 10-24 bar veya 10-48 cm2.
  8. Verb (gözyaşı vb.) dök(ül)mek, ak(ıt)mak.
    to shed tears: ağlamak, gözyaşı dökmek.
    shed blood:
    kan dökmek/akıtmak, katletmek, öldürmek.
    Many trees shed their leaves in winter: Birçok ağaçlar kışın yapraklarını dökerler.
  9. Verb saç(ıl)mak, dağıtmak, dağılmak, yay(ıl)mak.
    to shed happiness around one: etrafına mutluluk yaymak.

    to shed light: (bir konuyu vb.) aydınlatmak, aydınlığa/sarahate kavuşturmak.
    His arguments shed new light on the question.
  10. Verb su geçirmemek.
    cloth that sheds water: su geçirmez kumaş.
    A duck's back sheds water.
  11. Verb (elbise, deri, vb.) soyunmak, değiştirmek, çıkarmak, (tüy/saç vb.) dök(ül)mek.
    Some snakes shed their skin each year.
  12. Verb argaç aralığı bırakmak.
dökülmek Verb
hangar
bisiklet konulan sundurma
gümrük antreposu Noun
şantiye
otomobil garajı
arabalık
kömür lük
kömürlük
gümrük antreposu Noun
gümrük hangarı
feribot sundurması
(US) yük deposu Noun
(Br) ardiye
damı eğimli odun kömür deposu Noun
bir binanın duvarına dayanarak yapılmış
sundurma
polisin suçluyu teşhisi için kullanılan projeksiyon odası Noun
bahçıvan kulübesi Noun
ambar
malzeme deposu Noun
takım ambarı
vagon deposu.
(Br) tramvay deposu Noun
aktarma hangarı
transit gümrük deposu Noun
aktarma hangarı
kötü alışkanlıkları bırakmak Verb
kan dökmek Verb
timsah gözyaşları dökmek Verb
yalancıktan ağlamak Verb
bir şeye ışık tutmak Verb
tek eğimli çatı.
penthouse ile ayni anlama gelir. Noun
yaş dökmek Verb
bir şeye değerli ışık tutmak Verb
aydınlatmak, açıklamak, tavzih etmek, vuzuha kavuşturmak.
throw light on a subject: bir konuyu
aydınlatmak/açıklamak.
That throws a light on many things.
Can you throw any light on this question? Bu soruyu biraz açıklar mısınız?
to shed/cast a new light on a subject: bir konuya yeni bir vuzuh/açıklık kazandırmak.
acı gözyaşları dökmek.
she had.
she would.