siradan

Turkish-English Phrases

birini oturduğu sıradan kaldırmak
to disbench Verb
kolay okunan sıradan kitaplar
light reading
önemsiz sıradan şeyler konuşmak
to talk commonplaces Verb
sıradan
mundane
sıradan
unexceptional Adjective
sıradan
run of the mill Adjective
sıradan
characterless
sıradan
of sorts
sıradan
banal
sıradan
faceless Adjective
sıradan
ordinary
sıradan
man of common extraction
sıradan
matter of-fact
sıradan
undistinguished
sıradan
daily Adverb
sıradan
workaday
sıradan
commonplace
sıradan
bread and butter
sıradan
any
sıradan
prosaic
sıradan
run-of-the-mill
sıradan
so so
sıradan bir hayat sürmek
to live a normal life Verb
sıradan bir kimseye asalet payesi vermek
to elevate a commoner to the nobility Verb
sıradan bir şekilde
ordinarily Adverb
sıradan bir şekilde
simply Adverb
sıradan biriyken yükseklere çıkmak
to rise out of the ruck Verb
sıradan halk
the common people
sıradan insanlar
ordinary people Noun
sıradan insanlar
commonality Noun
sıradan insanlarca anlaşılmayan
techno bable
sıradan iş
ordinary job
sıradan kişi
commonplace kind of man
sıradan kişi
tom dick and harry
sıradan kişi
ordinary mortal
sıradan kişi
simple person
sıradan kişi
common man
sıradan kişi
ordinary man in the street
sıradan mal toptancısı
jobber
sıradan müşteri
average customer
sıradan okuyucu
ordinary reader
sıradan olmak
to be not great shakes Verb
sıradan olmayan bir kişi
odd fish
sıradan ölümlülerden üstün
ubermensch
sıradan roman
straight novel
sıradan sendika üyeleri
rank-and-file unionists Noun
sıradan sendika üyesi
rank and file union member
sıradan tip
norm
sıradan turist
ordinary tourist
sıradan vatandaş
private citizen
sıradan yürüyüş hipotezi
random walks hypothesis
sıradan zevkleri olan kişi
middlebrow
Turkish-English phrases from Zargan's own database