soup

  1. Noun çorba, et suyu.
    clear soup: süzme etsuyu.
    pea soup: bezelye çorbası.
    thick soup:
    ezme çorbası.
    vegetable soup: sebze çorbası.
    soup kitchen: imarethane, bedava aşevi, fakirlere bedava çorba dağıtılan mutfak.
    soup ticket: parasız çorba almak için vesika.
  2. Noun yoğun sis.
  3. Noun ilâve güç.
    soup up: (a) (motorun) gücünü artırmak, (b)
    k.d. güzelleştirmek, daha çekici
    hale getirmek, genişletmek, büyütmek.
    His second book is just his first one again, in souped-up form.
  4. Noun nitrogliserin.
  5. Noun, Photography banyo eczası.
tuzlama
(yapılması) çok kolay iş.
yumurtalı çorba: sıcak etsuyuna yumurta kırıp karıştırarak yapılan çorba. Noun
çorbasında saç bulmak Verb
başı dertte, çıkmazda, çok müşkül durumda.
We're in the soup: Başımız dertte, hapı yuttuk, çattık belaya.
hazır çorba
mercimek çorbası Noun, Food-Kitchen
taklit kaplumbağa çorbası: sığır kellesi veya başka etlerden yapılmış baharatlı ve şaraplı çorba. Noun
bezelye çorbası. Noun
koyu sis. Noun
ilksel çorba (Kaynak: Evrim Çalışkanları) Noun, Biology
sebze çorbası Noun
şehriye çorbası Noun
çorba kâsesi
imarethane Noun
aşevi Noun
tarhana çorbası Noun
çorba tabağı
çorba kaşığı
yemek kuponu
otomobili (satış için) ayarlamak Verb
otomobil (satış için) toplamak Verb
(US) motoru toplamak Verb
mükellef, dört başı mamur, ayrıntılı, iğneden ipliğe.
motoru toplamak Verb