kalabalıkta kendine yol açmak
Verb
satıcıların söz verdikleri tarihte ve üzerinde anlaşmaya varılan fiyattan hisse senetlerini teslim etmeleri
için yaptıkları hareket
belirli bir hisse senedi alıcılarının
fiyatların düşeceği beklentisiyle ileri tarihli anlaşma yapmış olanların
fiyatların yükselmesi durumuyla karşılaşmaları
Noun
çalışanların ücretlerine yapılabilecek ücret artışlarına konulan sınırlama
likidite darlığı
Noun, Economics
likidite sıkışıklığı
Noun, Economics
likidite sıkıntısı
Noun, Economics
artan maliyetler ve dengeli kalan fiyatlar sonucu şirket kârının azalması
sıkmaç: sıkılarak içindeki boşaltılan plastik şişe.
güçlükle başarmak/kurtulmak/paçayı kurtarmak.
arasına sıkış(tır)mak/tıkmak, sıkışarak arasına girmek.
to squeeze something into a box: bir şeyi
kutuya tıkmak.
squeeze into a small place: dar bir yere sıkışmak/sıkışarak girmek
birinden para sızdırmak
Verb
kalabalık bir otobüse zar zor girmek
Verb
(ticarette) batırmak, iflâs ettirmek, mahvına sebep olmak.
(borsa) satmaya zorlamak
Verb
(beyzbolde) sıkışık oyun.
(US) rekabet yüzünden yüksek fiyat teklif etme
(a) arasına sıkışmak, sıkışıp arasında kalmak, (b)
k.d. güçlükle başarmak/kurtulmak/paçayı kurtarmak.
kâr hadlerini kısıtlamak
Verb
zorlamak, baskı yapmak, tazyik etmek, sıkıştırmak.