stool

  1. iskemle, tabure.
  2. ayak iskemlesi.
  3. yeni kök veren eski kök/kütük.
  4. filiz, sürgün.
  5. çığırtkan kuş, üzerine bu kuşu bağladıkları sırık.
  6. avcıların tuzak/yem olarak kullandıkları yapma kuş/ördek.
  7. oturak, lâzımlık.
  8. dışkı, kazurat, defi hacet.
  9. pencere denizliği.
  10. yeni filiz vermek/sürmek, filizlenmek.
  11. çığırtkan kuşla avlamak.
  12. go to stool ile ayni anlama gelir. dışkı defetmek, defi hacet etmek, büyük abdest yapmak.
  13. gammazlamak, ihbar etmek, ele vermek.
suç-oturağı, suçlu iskemlesi: eskiden suçluların, özellikle sahtekârlık yapan tüccarların bağlanarak
halka teşhir edildikleri, bazen da suya sokuldukları iskemle.
Noun
(a) alçak iskemle/tabure, (b) (eski kiliselerde suçlu ve günahkârların oturtulup halk huzurunda azarlandıkları/teşhir
edildikleri) ceza iskemlesi.
daldırma iskemlesi: eski devirlerde suçlunun bağlanarak suya daldırıldığı ceza iskemlesi.
portatif iskemle
stool ile ayni anlama gelir. dışkı defetmek, defi hacet etmek, büyük abdest yapmak.
mutfak sandalyesi
oturak
süt taburesi: oturacak yeri düz ve yarım daire şeklinde üç ayaklı iskemle. Noun
piyano taburesi
büro iskemlesi
(a) çığırtkan güvercin, (b)
stoolie olarak da bilinir
argo ihbarcı, müzevir, gammaz, polis
tarafından hafiye olarak kullanılan kimse.