storm

  1. fırtına, bora, (Beaufort ölçeğinde hızı saatte 64-72 mil olan rüzgâr).
    storm center: (a) kasırga
    merkezi, (b) kargaşalık yuvası.
    storm cloud: fırtına bulutu.
    storm flag: fırtına bayrağı.
    storm glass: eski tip barometre.
  2. Military şiddetli taarruz/hücum/saldırış.
    take by storm: şiddetli taarruzla zaptetmek.
  3. (alkış vb.) tufan.
    storm of applause: alkış tufanı.
  4. şiddetli öfke/heyecan.
    take the audience by storm: dinleyicileri büyülemek.
  5. toplumsal veya siyasî karışıklık, kargaşalık, buhran.
    political storm: siyasî buhran/karışıklık.

    storm and stress: buhran dönemi.
    bring a storm about one's ears: belaya çatmak, başına bela çıkarmak.
  6. büyük telâş, kıyamet.
    stir up a storm: kıyametler koparmak.
  7. şiddetli yaylım ateş.
  8. (bkz: storm window ).
  9. fırtına esmek/patlamak/çıkmak.
    It stormed all day: Bütün gün fırtına esti.
  10. fırtınalı geçmek.
  11. hiddetten köpürmek, hiddetle bağırmak/gürlemek.
    “Get out and never come back!” he stormed: “Defol
    ve bir daha geri gelme!” diye gürledi.
  12. şiddetle saldırmak/hücum/taarruz etmek.
    to storm a forteress: bir kaleye hücum etmek.
protestolara neden olmak Verb
başına bela açmak.
fırtına havası.
A storm is gathering: Fırtına kopacak (bulutlar toplanıyor).
In the gathering
darkness: Gittikçe basan karanlıkta.
fırtınaya tutulmak Verb
(US) ani ve şiddetli gelen cinnet krizi
sitokin fırtınası Noun, Medicine
fırtına hasarı
yıkıcı fırtına
tozak, toz fırtınası. Noun
şimşekli/yıldırımlı fırtına.
şimşekli/gök gürültülü fırtına. Noun
şimşekli/yıldırımlı fırtına.
electric storm.
bir fırtınanın şiddeti
gün dönümü fırtınası.
equinoctial, line gale, line storm ile ayni anlama gelir. Noun
tutulmak Verb
fırtınanın uluması
dondurucu fırtına: yağan yağmuru hemen donduran fırtına. Noun
fırtına belirtisi
fırtına
equinoctial storm Noun
fırtınanın dinmesi
manyetik fırtına, güneş lekeleri ve güneşin fırlattığı yüklü parçacıklar sebebiyle yer mıknatıssal alanında
vukubulan ânî değişmeler.
fırtına uyarısı
fırtınaya yakalanmış
fırtınanın gittiği yol
kötü durumu arkada bırakmış olmak Verb
fırtınayı atlatmak Verb
yavaş yavaş dinen fırtına
atılmak Verb
(seyirciler) alkış tufanına tutmak Verb
(askerlik) bir yeri ani saldırıyla ele geçirmek Verb
hücumla ele geçirmek Verb
fırlamak Verb
fırtınadan önceki sessizlik
şimşekli/yıldırımlı fırtına.
bir fırtınanın şiddeti
şiddetli fırtına
güç anları iyi atlatmak Verb
fırtınayı atlatmak Verb
kasırga
buhran devresi
fırtına ve kasırga hesarına karşı sigorta
fırtına ve kasırga hasarına karşı sigorta
fırtına bölgesi
fırtına çanı
fırtına sığınağı, şiddetli fırtınada sığınılan yeraltı odası. Noun
fırtına merkezi
fırtına merkezi
fırtına bulutları Noun
(soğuk ve fırtınadan koruyan) dış kapı. Noun
bir kaşık/bardak suda fırtına.
fırtına feneri
şiddetli öfke
alkış tufanı
itiraz fırtınası Noun
...'i terketmek Verb
hışımla çıkmak Verb
sinirli bir şekilde terketmek Verb
...'i hışımla terketmek Verb
...'i sinirli bir şekilde terketmek Verb
stormy petrel Noun
(a) fırtına martısı, yelkovankuşu
(Hydrobates pelagicus), (b) baş belası, âsi, karışıklık çıkaran kimse.
lastik
(pencerede) dış kepenk. Noun
fırtına bayrağı/işareti: kıyılarda fırtına çıkacağını haber veren bayrak. Noun
tehlike işareti. Noun
düşman mevziine saldırmak Verb
Nazi komando örgütü üyesi.
Brown Shirt ile ayni anlama gelir. Noun
saldırı birlikleri Noun
fırtına alâmeti. Noun
(radyo vb. ile) fırtına uyarısı. Noun
tehlike emaresi/işareti. Noun
(pencerede) dış kepenk. Noun
fırtına çıktı
bir kaşık suda fırtına koparmak Verb
ülkede siyasi fırtına çıkarmak Verb
fırtına çıkarmak Verb