suspense

  1. Noun (sonu meçhul bir şeyi beklemekten ilerigelen) merak, heyecan, üzüntü, endişe, şüphe, ümit ve korku karışımı.

    be in suspense: merak/heyecan içinde kalmak.
    keep someone in suspense: birini merakta bırakmak.
    The detective story kept me in suspense until the last chapter.
    Mothers feel suspense when their children are sick: Çocukları hastalanınca anneler üzüntü ve endişe duyarlar.
  2. Noun kararsızlık, ikircim, tereddüt.
  3. Noun muallâkiyet, askıda/şüpheli durumda kalma.
    matters in suspense: askıda kalan meseleler.
    The
    question remains in suspense: Sorun askıda kalıyor.
  4. Noun kesilme, inkıta.
endişeli bekleyiş
karar verilmemiş olmak Verb
askıda olmak Verb
kararsız durumda bırakmak Verb
bir şeyi muallakta tutmak Verb
askı da
(borçluyu) oyalamak Verb
(alacaklı) oyalamak Verb
karar verilmeden kalmak Verb
muvakkat hesap.
geçici kayıtlar Noun
geçici muhasebe kaydı
geçici kayıt
geçici kayıtlar büyük defteri
geçici borçlar Noun
geçici pasif hesabı
sinir gerginliği