tables

  1. kitabe, tablet, yazılı taş, üzerine yasaların yazıldığı taş levha veya bu şekilde yazılı yasa.
    the Twelve Tables of Rome.
hesap yapmayı (çarpım cetvelini) öğrenmek Verb
belirli yerlerde suyun kabarma alçalma durumunu ve miktarlarını veren çizelgeler Noun
bireylerin belli bir yaştaki ortalama kalan ömrünü saptamada mahkemelerce sık sık başvurulan
hayat sigortası şirketlerince düzenlenen istatistik cetvelleri Noun
tahvil değerlendirme cetvelleri Noun
tahvil rayiçleri cetveli
beklenen ömür cetvelleri Noun
ölüm oranı cetvelleri Noun
ölüm olayları cetveli
logaritma tablosu Noun
ölüm oranı cetveli
durumu lehine çevirmek, talihi yar olmak, talih yüzüne gülmek.
garsonluk yapmak Verb
döviz kuru tablosu Noun
talihi yar olmak, talih yüzüne gülmek.
Fortune turned the tables and we won: Talihimiz yar oldu
ve kazandık.
turn the tables on one: (a) durumu birinin aleyhine çevirmek, (b) birini kazdığı kuyuya düşürmek.
durumu aleyhine çevirmek Verb