the short

  1. öz, hulâsa, meselenin ruhu.
    the long and the short of it: uzun sözün kısası, kısacası, elhasıl, velhasıl.
uzun vadede Adverb
uzun dönemde Adverb
uzun vadede Adverb
uzun dönemde Adverb
kısa vadede Adverb
kısa dönemde Adverb
kısa vadede Adverb
kısa dönemde Adverb
run: kısa süre içinde.
(Br) kısa vadeli senetlerin piyasa hissesi
balotaj listesinde olmak Verb
balotaj listesine konulmak Verb
balotaj liste sine konulmak Verb
şanssız olmak Verb
kısa çöpü çekmek Verb
kavgada/münakaşada altetmek, alaşağı etmek, üstün gelmek, sıkışık duruma sokmak.
birisinin üzerinde tam kontrol sağlamak Verb
kavgada/münakaşada altetmek, alaşağı etmek, üstün gelmek, sıkışık duruma sokmak.
birini köşeye sıkıştırmak Verb
birini mecbur bırakmak Verb
bir kişiyi müşkül durumda bırakmak Verb
bir kişiyi köşeye sıkıştırmak Verb
tam formunda olmak Verb
kısa vadede
işin özü/özeti, hulâsası, aslı, esası.
kısacası, uzun sözün kısası.
The long and the short of it is that he was caught by the police at the
end: Kısacası sonunda polis yakasına yapıştı.
uzun lafın kısası, … Noun
muameleleri kısa kesmek Verb
amacına ulaşamamak Verb
kısa ve öz
kısa vadeli menkul kıymetler piyasası
kısa vadeli menkul değer piyasası
hoşa gitmeyen muamele