eşyayı kendi düzenine göre sıralamak
Verb
office emanetçiden eşyalarını geri istemek
Verb
emanetçiden eşyalarını geri istemek
Verb
yapacak daha önemli işleri olmak
Verb
eşyalarını emanetçiye teslim etmek
Verb
öteberisini hazırlamak
Verb
öteberisini toplamak
Verb
diğer bazı hususlara ek olarak
Adverb
her şey de mükemmel olmak
Verb
başka işlerle meşgul olmak
Verb
en acil şeylerle uğraşmak
Verb
büyük işler başarmak
Verb
turist gibi gezip dolaşmak
Verb
mukaddesat
Noun, Religion-Faith
normal olarak, usulen, genellikle, genel olarak.
In the ordinary course of events you'd have been able to borrow money from the bank, but this year even banks have little money to lend.
gayri maddi olan şeyler
Noun
nesnelerin doğası gereği olmak
Verb
kıyamet alâmetleri: dünyanın sona ereceğini gösteren belirtiler.
Noun
işi berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak.
daha iyi bir konuma geçmek
Verb
daha iyi bir yere geçmek
Verb
hayatın doğal akışı
Noun, Law
hayatın doğal akışı
Noun, Law
hayatın olağan akışı
Noun, Law
hayatın normal akışı
Noun, Law
her şeyde mükemmel olmak
Verb
olayları tahrif etmek/yanlış bir şekilde göstermek.
işin şeklini değiştirmek
Verb
durumu eski haline getirmek
Verb
kaba şeyler söylemek
Verb
hayal görmek.
I must be seeing things: I can't believe the neighors have got a new car!
eşyanın/olayların düzeni.
! hoppala! bir bu eksikti!
paketler halinde ambalaj yapmak
Verb
Sabreden derviş, muradına ermiş.
Sentence
her husus düşünülürse, her ihtimal gözönüne alındığı takdirde, herşeye rağmen.
herkesin istediği birşey
Noun
işleri metodik bir şekilde yaptırmada titizlik göstermek
Verb
yüz tanesini 8 dolardan almak
Verb
işleri ahenkli yapmak
Verb
idarei maslahat etmek
Verb
önce en önemli işler, ehemmi mühimme tercih etmek gerekir.
iki şeyi birbirine takmak/uydurmak.
işlerin yolunda gitmesini sağlamak
Verb
işleri yoluna koymak
Verb
sezme kabiliyeti olmak
Verb
yapacak yığınla işi olmak
Verb
işleri yoluna koymak
Verb
işlerin yolunda gitmesini sağlamak
Verb
öteberiyi ortada bırakmamak
Verb
iki şey arasında ayırım yapmak
Verb
işleri olduğu gibi bırakmak
Verb
işleri oluruna bırakmak
Verb
.: anasından emdiğini burnundan getirmek.
bir toplulukta sohbeti canlandırmak
Verb
birinin başına iş açmak
Verb
birine işleri kolaylaştırmak
Verb
anasından emdiğini burnundan getirmek
Verb
şeyleri bir hizada dizmek
Verb
duruma daha açıklık getirmek
Verb
birinin kafasına olmadık şeyler sokmak
Verb
birine kırıcı şeyler söylemek
Verb
birinin güzel sözlerle gönlünü almak
Verb
durumun bambaşka olduğunu anlamak.
olayları birbirine bağlamak
Verb
işleri düzene sokmak
Verb
işleri düzene koymak
Verb
öteberiyi tavan arasına kaldırmak
Verb
olayları sakin karşılamak
Verb
olayları fazla ciddiye almak.
ayırmak, tefrik etmek, birbirinden ayırt etmek.
I never can tell those two apart: Bunların ikisini
birbirinden hiç ayırt edemem.
işler ters giderse
Adverb