1. iş(ler), ahval, durum, maslahat.
    things are going well now: Şimdilik işler yolunda gidiyor.
    How
    are things? İşler nasıl? Ne var ne yok?
  2. pılı pırtı, eşya.
    Pack your things and go: Pılını pırtını topla, git!
  3. giyecekler.
  4. yemek takımı, kap kacak.
    clear away the things: sofrayı toplamak.
    I'll wash the breakfast things.
eşyayı kendi düzenine göre sıralamak Fiil
office emanetçiden eşyalarını geri istemek Fiil
emanetçiden eşyalarını geri istemek Fiil
karıştırmak Fiil
yapacak daha önemli işleri olmak Fiil
eşyalarını emanetçiye teslim etmek Fiil
öteberisini hazırlamak Fiil
öteberisini toplamak Fiil
her çeşit şey
diğer bazı hususlara ek olarak Zarf
bu meyanda
her şey de mükemmel olmak Fiil
uydurmak Fiil
hayal görmek Fiil
başka işlerle meşgul olmak Fiil
işlerin karanlık yanı
en acil şeylerle uğraşmak Fiil
büyük işler başarmak Fiil
misli menkul şeyler İsim
turist gibi gezip dolaşmak Fiil
mukaddesat
mukaddesat İsim, Din ve İnanç
normal olarak, usulen, genellikle, genel olarak.
In the ordinary course of events you'd have been
able to borrow money from the bank, but this year even banks have little money to lend.
maneviyat
gayri maddi olan şeyler İsim
nesnelerin doğası gereği olmak Fiil
ıvır zıvır
kıyamet alâmetleri: dünyanın sona ereceğini gösteren belirtiler. İsim
işi berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak.
maddiyat
sıra malı
yükselmek Fiil
sınıf atlamak Fiil
daha iyi bir konuma geçmek Fiil
daha iyi bir yere geçmek Fiil
hayatın doğal akışı İsim, Hukuk
işlerin normal gidişatı
hayatın doğal akışı İsim, Hukuk
hayatın olağan akışı İsim, Hukuk
hayatın normal akışı İsim, Hukuk
her şeyde mükemmel olmak Fiil
olayları tahrif etmek/yanlış bir şekilde göstermek.
işin şeklini değiştirmek Fiil
nadirat
gayri menkul
taşınmaz mal
durumu eski haline getirmek Fiil
aceleci davranmak Fiil
kaba şeyler söylemek Fiil
hayal görmek.
I must be seeing things: I can't believe the neighors have got a new car!
takım
küçük şeyler İsim
maneviyat
çay takımı
eşyanın/olayların düzeni.
kıymetli şeyler İsim
! hoppala! bir bu eksikti!
hırdavat
paketler halinde ambalaj yapmak Fiil
kadın eşe ait eşya
davalar İsim
değerli eşya
şahså eşya
şahsi eşya
politik sorunlar İsim
gayri menkul eşya
gayrimenkul eşya
işler değişti
Sabreden derviş, muradına ermiş. Cümle
her husus düşünülürse, her ihtimal gözönüne alındığı takdirde, herşeye rağmen.
herkesin istediği birşey İsim
bu durumda
bu şartlar tahtında
işleri metodik bir şekilde yaptırmada titizlik göstermek Fiil
yüz tanesini 8 dolardan almak Fiil
işleri ahenkli yapmak Fiil
idarei maslahat etmek Fiil
tutuşturmak Fiil
önce en önemli işler, ehemmi mühimme tercih etmek gerekir.
Sırayla gidelim.
Her işin bir sırası var.
iki şeyi birbirine takmak/uydurmak.
biriyle anlaşmak Fiil
dertop etmek Fiil
ilerleme sağlamak Fiil
işlerin yolunda gitmesini sağlamak Fiil
işleri yoluna koymak Fiil
işleri yoluna koymak.
sezme kabiliyeti olmak Fiil
yapacak yığınla işi olmak Fiil
işleri yoluna koymak Fiil
işlerin yolunda gitmesini sağlamak Fiil
ilerleme sağlamak Fiil
öteberiyi ortada bırakmamak Fiil
tatlıya bağlamak Fiil
işleri yürür tutmak Fiil
iki şey arasında ayırım yapmak Fiil
işleri olduğu gibi bırakmak Fiil
işleri oluruna bırakmak Fiil
laçka olmak Fiil
laçkalaşmak Fiil
sıralamak Fiil
.: anasından emdiğini burnundan getirmek.
zorluk çıkarmak Fiil
müşkülat çıkarmak Fiil
zora koşmak Fiil
kolaylık göstermek Fiil
bir toplulukta sohbeti canlandırmak Fiil
bir şeyi başlatmak Fiil
birinin başına iş açmak Fiil
birine işleri kolaylaştırmak Fiil
anasından emdiğini burnundan getirmek Fiil
işleri beter etmek Fiil
işleri karıştırmak Fiil
şeyleri bir hizada dizmek Fiil
düzeni sağlamak Fiil
duruma daha açıklık getirmek Fiil
birinin kafasına olmadık şeyler sokmak Fiil
sürtüştürmek Fiil
birine kırıcı şeyler söylemek Fiil
birinin güzel sözlerle gönlünü almak Fiil
durumun bambaşka olduğunu anlamak.
olayları birbirine bağlamak Fiil
işleri düzene sokmak Fiil
işleri düzene koymak Fiil
kızdırmak Fiil
asabını bozmak Fiil
öteberiyi tavan arasına kaldırmak Fiil
olayları sakin karşılamak Fiil
olayları fazla ciddiye almak.
ayırmak, tefrik etmek, birbirinden ayırt etmek.
I never can tell those two apart: Bunların ikisini
birbirinden hiç ayırt edemem.
işler ters giderse Zarf