waiting

  1. bekleyen.
  2. bekleme, bekleyiş, gecikme, fasıla, aralık.
hizmette olmak Verb
bekletilmek Verb
alesta beklemek Verb
birisini beklerken sabırsızlanmak Verb
gölge kabine
refakat eden, nedimelik yapan, maiyetinde, hizmetinde.
in waiting to the king.
birini bekletmek Verb
birisini bekletmek. Verb
beklemek yasaktır
boşuna beklemek Verb
bir akşam yemeğinde servis yapmak Verb
vedalaşma peronu
daha elverişli bir zamanı kollama stratejisi.
kibar bir kadının evli olmayan hizmetçisi
yedek nöbetçi
bekleme salonu
bekleme kuyruğu
bekleyenler listesi, yedek liste.
yedek liste Noun
hizmetçi kız
garson
uşak
bekleme süresi (bir sigortanın başlangıcından sonra geçen süre ki bu süre içinde riziko vuku bulursa
sigortacılar bu olaydan sorumlu olmayacaklardır ;
bekleme süresi Noun
kalkmak üzere bekleyen uçak
bekleme politikası Noun
durma yasağı
bekleme odası.
bekleme odası Noun, Architecture
bekleme salonu Noun, Architecture
dresuvar
servis masası
bekleme zamanı
bekleme süresi Noun
iple çekmek Verb
postacının geçmesini beklemek Verb
postacının geçmesini beklemek Verb
yaklaşmak Verb
başlangıç bekleme süresi
(sigorta) başlangıç bekleme süresi
(reklamcılık) bekleme listesi
birini bekleme listesine almak Verb
mirasına konmak/yerine geçmek için birinin ölümünü beklemek.
He who waits for dead man's shoes is
in danger of going barefoot: Mirasa gözünü diken sonunda hava alır.