(a) (bir kimsenin/kurumun işine devamına) engel olmak, durdurmak, (b) muhbiri ele vermek, (c) herkese
duyurmak, açıklamak, etrafa yaymak, ihbar etmek, gammazlamak.
to blow the whistle on a conspiracy: suikast teşebbüsünü ihbar etmek.
birine ayak uydurmak
Verb
şifreli söz, gizli imalar içeren ifade
Noun, Language-Literature
hobisine çok para harcamak
Verb
bir şeyi pahalı ödemek
Verb
içki içmek, kafayı çekmek, boğazını ıslatmak.
ıslık çalmak, ıslık/düdük öttürmek.
The policeman whistled for the outomobile to stop.
Verb
ıslık gibi ötmek, ıslık sesi çıkarmak.
This teakettle will whistle when it boils.
Verb
ıslıkla çağırmak/söylemek/ terennüm etmek.
whistle a tune.
Verb
(ıslık gibi) vızıldayarak geçmek (mermi, rüzgâr vb.).
Verb
boşuna uğraşmak, elde edememek.
he/
she/
they can/
will whistle for it k.d. istediğini/istediklerini elde edemeyecek(ler),
mec. avucunu yalasın(lar).
"He wants his $50 back." "He'll have to whistle for it; I've no money left."
üstüne bir bardak su içmek
Verb
zor/tehlikeli bir durum karşısında cesur olmaya çalışmak, yiğitlik taslamak.
bir köpeği ıslıkla çağırmak
Verb
küçük istasyon, demiryolu boyunda küçük kasaba.
Noun
kısa ziyaret: tiyatro trupunun veya politikacıların kısa süren ziyareti.
Noun
(US) özel vagonla seçim kampanyası yolculuğu
hiç yoktan yaratmak, imkânsızlık içinde başarmak.
whistle up some new ideas for lessons.