çizme.
rubber boot: lâstik çizme.
Wellington's boot: uzun çizme.
put on one's boots:
çizme giymek.
take off one's boots: çizmelerini çıkarmak.
boot tree: çizme kalıbı.
İsim
(a) potin, (b) ayakkabı üstüne giyilen lâstik potin.
İsim
bacağı sıkıştıran işkence aleti.
İsim
(oto lâstiğine geçirilen) sırt, koruyucu örtü.
İsim
(atın ayağına geçirilen) dizlik.
İsim
(otomobil) koltuk örtüsü /kılıfı.
İsim
otomobilin açılabilen üstünün açık iken dayandığı yer.
İsim
org kamış kutusu.
İsim, Müzik
azil, işten kovulma/atılma.
They gave him a boot for coming late: Geç geldiği için işinden attılar
(kıçına tekmeyi vurdular).
İsim
zevk, hoşlanma, haz.
That joke gives me a boot: O fıkra hoşuma gidiyor.
İsim
işkence aleti: vidalarla sıkılıp bacağı cendereye alan alet.
İsim
tekmelemek, tekme vurmak.
The boy booted a tin can down the street.
Geçişli Fiil
topa (ayakla) vurmak.
Geçişli Fiil
(çizme) giy(dir)mek.
Geçişli Fiil
tekme ile işkence yapmak/dövmek.
Geçişli Fiil
azletmek, kovmak, işine son vermek, tardetmek.
They booted him out of the school for not studying:
Okumadığı için onu okuldan kovdular/tardettiler.
Geçişli Fiil
üste, üstelik (verilen şey).
(a) yarar, fayda, menfaat, (b) çare, yardım, ilâç, deva, imdat.
ganimet, yağma, talan, çapul.
yararlı olmak, yarar/fayda sağlamak.
What boots it to … ? … neye yarar? …'in ne faydası var?
It boots not to complain: Şikâyet bir şeye yaramaz/şikâyetin bir faydası yok.
bot
İsim, Tekstil Sanayii
çizme
İsim, Tekstil Sanayii
acemi er talim kampı.
İsim
çizme kancası/çekeceği.
İsim
(Br) istenilmeyen malların satışı
ayakkabı açma makinası
İsim
otomobillerin bagajlarından yapılan satış
kongre çizmesi, yanları elastikî çizme.
sepetlenmek, pabucu eline verilmek, azlolunmak, kovulmak, işten atılmak.
(birinin) pabucunu eline vermek, kovmak.
birini işten çıkarmak
Fiil
uzun çizme, balıkçı çizmesi.
jodhpur ile ayni anlama gelir. çizme, süvari çizmesi.
soğuk havalarda giyilen kapitone çizme
Napolyon çizmesi, 19'uncu yüzyılda giyilen uzun çizme.
yere düşünce birine acımayıp tekme atmak
Fiil
Durum değişti; eski çamlar bardak oldu.
üstelik, fazladan, fazla olarak.
We received an extra week's pay to boot: Fazladan bir haftalık ücretimizi aldık.
Wellington ile ayni anlama gelir. uzun çizme.