[honor��]

sancak nişanı
(a) mes'uliyetini müdrik olmak, hareketlerinin sorumluluğunu kabul etmek, (b) sözünün eri olmak, vaadini
tutmak.
He was on his honor not to divulge the secret.
upon my honor: şerefim/namusum üzerine.
şeref ve haysiyet davalarına bakan mahkeme (askerî mahkeme gibi). İsim
(a) saygı/hürmet/itibar göstermek, saymak, hürmet etmek.
20 heads of state attended the Queen's coronation
to do her honor. (b) şeref kazandırmak, itibarını yükseltmek.
(a) saygı/hürmet/itibar göstermek, saymak, hürmet etmek.
20 heads of state attended the Queen's coronation
to do her honor. (b) şeref kazandırmak, itibarını yükseltmek.
şeref/gaza meydanı, savaş alanı, muharebe meydanı. İsim
saygı birliği, ihtiram kıtası. İsim
şeref kıtası.
şeref/merasim kıtası. İsim
şan, şeref, şöhret.
in honor of: şerefine.
A ceremony in honor of those killed in battle.

to earn a position of honor: şerefli bir mevki kazanmak.
The honor goes entirely to him: Şeref tamamıyla ona aittir.
Win honor in war: Savaşta şeref kazanmak.
To whom have I the honor of speaking: Kiminle konuşmak şerefine nail oluyorum/Kiminle teşerrüf ediyorum?
İsim
onur, namus, dürüstlük.
a man of honor: namuslu bir adam.
to act with honor: dürüst davranmak.

bound in honor: namus borcu sayan.
code of honor: ahlâk/dürüstlük kuralları.
word of honor: namus/şeref sözü.
leave something to someone's sense of honor: bir şeyi birinin sütüne/namusuna bırakmak.
İsim
yüz akı, şeref/iftihar kaynağı, övünme kaynağı.
to be an honor to one's profession/family.
He's
an honor to his parents: Ailesinin yüz akıdır/iftihar kaynağıdır.
İsim
saygınlık, itibar, saygıdeğerlik.
to be held in honor. Our honor is at stake. İsim
saygı (gösterisi), ululama, tazim, hürmet.
to be received with honor.
Give honor to the dead:
ölüye saygı göstermek.
last honors: ölüye karşı gösterilen son saygı.
We pay honor to heroes. Show honor to one's parents.
İsim
ayrıcalık, imtiyaz, şeref.
to have the honor of serving in a prize jury. Would you do me the honor of dancing with me? İsim

honors: nişan, rütbe, paye, şöhret, ün.
political honors. He received many honors. İsim
sayın: yargıçlara, belediye başkanlarına verilen tazim unvanı.
His honor, Your honor şeklinde söylenir. İsim
iffet, namus, fazilet. İsim

honor card ile ayni anlama gelir. (iskambilde) en yüksek 4 veya 5 koz. İsim
topa ilk vurma imtiyazı. İsim
saygı/hürmet göstermek/sunmak, saymak, hürmet etmek.
People came to honor their leader. Geçişli Fiil
şeref vermek/bahşetmek, onurlandırmak, teşrif etmek, itibarını artırmak, ululamak, tebcil etmek.
to
be honored by a royal visit.
We would be honored if you visit us: Ziyaretinizle bize şeref verirsiniz.
Geçişli Fiil
(daveti nezaketle)) kabul etmek.
to honor an invitation. Geçişli Fiil
(bono, çek vb.) kabul edip karşılığını ödemek, muteber addetmek.
honor a debt/a bill: borcunu/faturayı
ödemek.
to honor one's signature: taahhüdünü yerine getirmek.
Geçişli Fiil
(dansta) eğilerek selamlamak. Geçişli Fiil
onursal, şeref+, onur+, saygınlık+, itibar+. Sıfat
ırz İsim
honor ile ayni anlama gelir. (iskambilde) en yüksek 4 veya 5 koz.
saygı birliği, ihtiram kıtası. İsim
şeref/merasim kıtası. İsim
namus cinayeti İsim, Sosyoloji
töre cinayeti İsim, Sosyoloji
(a) şeref pâyesi/rütbe/nişan verilenlerin listesi, (b) (okullarda) iftihar listesi.
(okullarda) iftihar listesi. İsim
kitabe: savaşta ölenlerin adları yazılı levha. İsim
güven-düzen: okullarda öğrencilerin, cezaevinde tutukluların düzen ve kurallara uymalarına nezaret etmeyip
onu kendi şeref ve namuslarına bırakan düzen.
İsim
Lejyon Donör: Fransada 1802'den sonra verilmeye başlanan şeref nişanı.
(kraliçenin/prensesin) nedime(si).
baş nedime (kraliçe veya prensesin). İsim
yenge: düğünde geline kılavuzluk eden kadın. İsim
bir işi yapmayı namus/vicdan borcu saymak.
şeref madalyası, savaş kahramanlarına ABD kongresinin verdiği en büyük şeref nişanı.
haysiyet/şeref meselesi, haysiyeti etkileyen şey. İsim
meslek şerefi İsim
meslek onuru İsim
iade-i itibar İsim
yemin, and, şeref/namus sözü. İsim