(a) mes'uliyetini müdrik olmak, hareketlerinin sorumluluğunu kabul etmek, (b) sözünün eri olmak, vaadini
tutmak.
He was on his honor not to divulge the secret.
upon my honor: şerefim/namusum üzerine.
şeref ve haysiyet davalarına bakan mahkeme (askerî mahkeme gibi).
İsim
(a) saygı/hürmet/itibar göstermek, saymak, hürmet etmek.
20 heads of state attended the Queen's coronation to do her honor. (b) şeref kazandırmak, itibarını yükseltmek.
şeref/gaza meydanı, savaş alanı, muharebe meydanı.
İsim
saygı birliği, ihtiram kıtası.
İsim
şeref/merasim kıtası.
İsim
Lejyon Donör: Fransada 1802'den sonra verilmeye başlanan şeref nişanı.
(kraliçenin/prensesin) nedime(si).
baş nedime (kraliçe veya prensesin).
İsim
yenge: düğünde geline kılavuzluk eden kadın.
İsim
şeref madalyası, savaş kahramanlarına ABD kongresinin verdiği en büyük şeref nişanı.
haysiyet/şeref meselesi, haysiyeti etkileyen şey.
İsim
yemin, and, şeref/namus sözü.
İsim
honor ile ayni anlama gelir. (iskambilde) en yüksek 4 veya 5 koz.
saygı birliği, ihtiram kıtası.
İsim
şeref/merasim kıtası.
İsim
namus cinayeti
İsim, Sosyoloji
töre cinayeti
İsim, Sosyoloji
(a) şeref pâyesi/rütbe/nişan verilenlerin listesi, (b) (okullarda) iftihar listesi.
(okullarda) iftihar listesi.
İsim
kitabe: savaşta ölenlerin adları yazılı levha.
İsim
güven-düzen: okullarda öğrencilerin, cezaevinde tutukluların düzen ve kurallara uymalarına nezaret etmeyip
onu kendi şeref ve namuslarına bırakan düzen.
İsim
(a) saygı/hürmet/itibar göstermek, saymak, hürmet etmek.
20 heads of state attended the Queen's coronation to do her honor. (b) şeref kazandırmak, itibarını yükseltmek.
bir işi yapmayı namus/vicdan borcu saymak.