bir kimsenin idraki ötesinde olmak
Fiil
(or
straws): ümitsizlik içinde her çareye başvurmak.
A drowning man will clutch at a straw:
Denize düşen yılana sarılır.
birini birinin pençesinden kurtarmak
Fiil
birini birinin pençesinden kurtarmak
Fiil
(el ile) tutmak, yakalamak, kapmak.
to grasp someone's hand. grasp a nettle: cesaretli
davranmak.
grasp your chances while you can: Fırsatı elden kaçırma.
kavramak, sımsıkı tutmak.
to grasp the nettle: kendini zora koşmak; akıntıya kürek çekmek.
anlamak, (zihnen) kavramak, idrak etmek.
I grasped the main points of the speech.
tutma, yakalama, yakalayış, kapma.
to lose one's grasp on/of sth: bir şeyi serbest bırakmak.
kavrama, sımsıkı tutma.
a strong grasp: sımsıkı kavrama.
(tutan/kucaklayan) el/kol/avuç.
He took her in his grasp: Onu kollarının arasına aldı.
I kept her hand in my grasp: Ellerini ellerimde tuttum.
iktidar, yetenek, güç, kudret.
to have a thing within one's grasp: bir şeye gücü yetmek.
Success is within his grasp: Başarmaya gücü yeter.
hüküm, hâkim/sahip olma, nüfuz, tahakküm.
to wrest power from the grasp of a usurper. the tyrant's grasp.
take a grasp of oneself: kendine (hislerine vb.) hâkim olmak.
to have someone in one's grasp: bir kimseyi hükmü altına almak, tahakküm etmek.
anlama/kavrama (yeteneği), anlayış, idrak, zekâ.
This subject is within everyone's grasp: Bu konuyu
herkes anlayabilir.
Matters beyond one's grasp: bir kimsenin anlayamayacağı şeyler.
It's beyond my grasp: Buna aklım ermez.
a thorough grasp of the subject: konunun hakkıyla anlaşılması.
He has a good grasp of mathematics.
He has no grasp of our difficulties: Karşılaştığımız güçlükler hakkında hiçbir fikri yok.
güç bir durumda azim ve cesaretle davranmak
Fiil
bir fırsattan yararlanmak
Fiil
ümitsizlikle yılana bile sarılmak
Fiil
(a) el atmak, tutmaya/yakalamaya çalışmak.
Drowning man grasping at a rope. (b) istekle/seve seve/memnuniyetle
kabul etmek, dört elle sarılmak.
grasp at a straw: en ufak bir şeye umut bağlamak, (denize düşe) yılana sarılmak.
He grasped at anything that might help him.
birinin niyetlerini anlamak
Fiil
sözlerin tam anlamını kavramak
Fiil
bir konuyu iyi kavramak
Fiil
bir sorunu tam anlamak
Fiil
bir şeyi anlayabilmek
Fiil