armadora çeliği, bağlama çubuğu.
cotter ile ayni anlama gelir. maşalı çivi, maşa, kopilya.
dowel ile ayni anlama gelir. tahta pim/çivi: marangozlukta iki parçayı birbirine tutturmak, kaymalarını
önlemek için kullanılır.
sprig ile ayni anlama gelir. başsız çivi.
ateşleme iğnesi: ateşli silahlarda füzeye çarpıp mermiyi ateşleyen iğne.
saç tokası
İsim, Giyim ve Moda
king pin ekseni
İsim, Ulaşım
Bu konuyu şimdilik bir kenara bırakalım.
Cümle
Bu konuyu daha sonra konuşalım.
Cümle
tertemiz, gıcır gıcır, yepyeni, pırıl pırıl vb.
The room was as neat as a new pin: Oda tertemizdi.
She was as neat as a new pin: Pek şıktı/iki dirhem bir çekirdekti.
kişisel kimlik numarası
İsim
toplu iğne.
You could have heard a pin drop: İğne düşse duyulurdu.
safety pin: çengelli iğne.
İsim
broş, iğne.
a fraternity pin. a tiepin.
İsim
kenetleyici/bağlayıcı şey.
İsim
silindirik anahtarın kilide giren ucu.
İsim
hedefin ortasını işaret eden çivi.
İsim
(telli çalgılarda) akort anahtarı.
İsim, Müzik
belaying pin ile ayni anlama gelir. armadura çeliği.
İsim, Denizcilik
çok küçük miktar, değersiz şey.
not to care two pins: umursamamak, hiç önem vermemek.
I don't care a pin: zerre kadar umurumda değil; bana vız gelir.
İsim
iğnelemek, toplu iğne ile tutturmak.
Geçişli Fiil
iliştirmek, tespit etmek, tutturmak.
Geçişli Fiil
(üniversitede/kolejde) rozetini kız arkadaşına vererek nişanlanmayı vadetmek.
Geçişli Fiil
(güreşte) yere vurmak.
Geçişli Fiil
elini kolunu bağlamak, hareket serbestisini kısıtlamak.
pin someone's arms to his side: birinin
kollarını arkasından kıskıvrak yakalamak.
be pinned against the wall: duvara kıstırılmak/sıkıştırılmak.
be pinned under a fallen beam: düşen bir kalasın altında sıkışmak
Geçişli Fiil
tanığı olaylara bağlı kalmaya zorlamak
Fiil
bir tanığı olaylara bağlı kalmasına zorlamak
Fiil
tanığı gerçeklere bağlı kalmaya zorlamak
Fiil
birine bir suç isnat etmek
Fiil
lobutçu: bowling oyununda devrilen lobutları dizen ve topu geri atan çocuk.
İsim
ıslatılıp toka ile tutturulan saç lülesi.
İsim
(a) vaadini tutmaya/belirli bir hareket hattı izlemeye zorlamak/mecbur etmek, (b) açıklamak, açık/vazıh/sarih
bir şekilde tanımlamak/belirtmek/karar vermek.
The court has found obscenity to pin down as a punishable offence. (c) (bir kimseyi) açıklamaya/ayrıntılarıyla anlatmaya zorlamak.
pin someone down to facts: birini gerçeği/vakıaları söylemeye zorlamak. (d) sımsıkı bağlamak/tespit etmek.
düşmanın yerini saptamak
Fiil
çivi izi: matbaa harflerini kalıptan çıkarırken çivinin harflerde bıraktığı iz.
İsim
(küçük masraflar için ayrılan) yedek para.
İsim
(erkeğin karısına verdiği) cep harçlığı.
İsim
iğneli meşe
(Quercus palustris): D ABD'de yetişen dalları uzun ve sarkık bir tür meşe.
İsim
fiyat etiketi takmak
Fiil
(birine/bir şeye) bel bağlamak, sonsuz güveni olmak, tamamıyla güvenmek/inanmak/itimat etmek.
birisine/bir şeye çok güvenmek.
ümitlerini birine bağlamak
Fiil
başkasının fikriyle hareket etmek
Fiil
fikirlerini birine bağımlı yapmak
Fiil
rakibini bir nokta da yakalamak ve yenmek
Fiil
rakibini bir noktada yakalamak ve yenmek
Fiil
kâğıtları iğne ile tutturmak
Fiil
bir şeyin sorumluluğunu birinin üstüne yıkmak
Fiil
birini köşeye sıkıştırmak
Fiil
birine sözünü tutturmak
Fiil
birine sözünü tutturmak
Fiil
(a) birisini şiddetle azarlamak, kulağını çekmek, (b)
Brit. kulak vermek, dikkatle dinlemek.
pin back your ears: dikkatle dinleyin!
(birisini) suçlamak, sorumlu tutmak, suçu birisinin üstüne atmak.
(kumaşlarda) çok ince çizgi.
İsim
çok ince çizgili kumaş veya elbise.
İsim
toplu iğne/firkete ile iğnelemek/tutturmak (saçları vb.).
beğenilen sinema oyuncusu
saplamalı anahtar, somunların yarığına girecek pimi olan anahtar.
İsim
(kadınların süs olarak elbiselerine taktıkları) iğne, broş.
skittle ile ayni anlama gelir. bu oyunda kullanılan kukalardan herbiri.