Ingilizce-Türkçe Çeviri

  1. vardakosta (argo)
  2. Sıfat büyük, büyümüş.
    a big house: büyük bir ev.
    big fortune: büyük servet.
    big enough to
    defend himself: kendini koruyacak kadar büyümüş.
    my big brother: ağabeyim.
    big drop in prices: fiyatlarda büyük düşüş.
    big business: büyük (sermayeli) ticaret.
    How big? Ne büyüklükte?
    How big is it: Ne büyüklüktedir/büyüklüğü nedir?
  3. Sıfat iri koca(man).
    big-boned: iri kemikli.
    big-bellied: koca göbekli.
  4. Sıfat önemli, mühim.
    a big problem: önemli bir sorun.
    a big man: önemli kişi/mühim şahsiyet.

    a big event: önemli bir olay.
    to have big ideas: önemli fikirleri olmak.
    to look big: kendini önemli göstermek /önemli görünmek.
    He's a big name in politics: Politikada önemli bir isim yapmıştır.
    The big question is what to do next: Önemli sorun, bundan sonra yapılacak olanı belirlemektir.
  5. Sıfat çok, külliyetli.
    He earns big money: Çok para kazanıyor.
  6. Sıfat iyi yürekli/kalpli, âlicenap.
    big-hearted: iyi yürekli, asil.
    a heart as big as yours:
    sizin gibi iyi yürekli.
    A big person forgives others.
    That's big of you! (İstihza yollu) Çok âlicenapsınız! Ne kadar iyi yüreklisiniz!
  7. Sıfat övüngen, kendini beğenmiş, mağrur.
    a big talker: palavracı, yüksekten atan.
    to talk big:
    övünmek, yüksekten atmak, atıp tutmak.
    to act big: kendine pâye vermek.
  8. Sıfat gür, kalın.
    a big voice. 8. gebe, hâmile, doğumu yakın. big with child.
  9. Sıfat yaman, dehşetli, müthiş.
    He's a big liar: Müthiş yalancıdır.
Ingilizce-Türkçe çeviriler: Atalay Sözlügü, 1. Basim

Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

bring up one's big guns
en kuvvetli delili ileri sürmek, en büyük desteği sağlayan kimseyi ileri sürmek.
grow too big for one's boots
mağrur olmak, yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmemek.
open one's big mouth
olur olmaz konuşmak, saçmalamak, boşboğazlık/gevezelik etmek, saygısızca lâfa karışmak.
(hand) big
taraklı
about as big
yaklaşık o büyüklükte
go big
büyük başarı sağlamak Fiil
go over big
başarı ile sonuçlandırmak
hit it big
tam isabet kaydetmek Fiil
talk big
övünmek, yüksektem atıp tutmak.
talking big
tafra
think big
büyük başarılar elde etmeyi hedeflemek Fiil
think big
büyük düşünmek Fiil
think big
büyük hedefler koymak Fiil
very big
koca
big and healthy newborn baby
tosuncuk
big and heavy
vücutlu
big and little mixed together
irili ufaklı
big and small
küçüklü büyüklü
big and unwieldy
lenduha
big apple
en önemli bölüm
big apple
asıl ilgi konusu
big apple
New York kentinin takma adı
big band
büyük caz/dans orkestrası. İsim
Big Bang
Büyük Patlama İsim, Fizik
big bang theory
büyük patlama kuramı: “Evren muazzam bir hidrojen kütlesinin patlaması ile oluşmuştur. Genişleme hâlâ
devam etmektedir. Sonra büzülüp bir külçe olacak ve bir devri tamamlayacaktır. Bir devir 80 milyon yıldır.” steady state theory
big bank
büyük banka
Big Ben
Londrada Parlamento binası kulesindeki saatin çanı.
big blue
(US) büyük mavi
Big Board
New York Borsası.
big body
cüsse
big boom
reklam
big boss
patron
big break
büyük şans
big brother
ağabey, büyük kardeş. İsim
big brother
yardıma muhtaç bir çocuğu koruyup yetiştiren kimse. İsim
big brother
totaliter yönetimin başı/sözcüsü. İsim
big brother
totaliter devlette iktidarı elde tutan grup. İsim
big bug
önemli kişi
big business
(çoğunlukla alay için kullanılır) (a) toplum ekonomisine etkin geniş malî ve ticarî kaynakları kontrolu
altında tutan tekel, (b) buna benzer ve ticarî olmayan geniş örgüt.
İsim
big business
büyük (sermayeli) ticaret. İsim
big businessman
büyük işadamı
big but weak
lapacı
big c
kanser hastalığı
big cat
vb kedi ailesinden iri bir hayvan
big cat
aslan
big cat
kaplan
big cheese
önemli kişi
big city
büyük şehir
big city press
büyük şehir basını
big concern
büyük şirket
big cup of Turkish coffee
okkalı kahve
big customer
büyük müşteri
big cut
büyük indirim
big deal
küçümseme ifadesi İsim
big deal
büyük iş
big deal
ya da hayret ifadesi İsim
big deal
argoda
big deal
(küçümseyici) onaylama sözü
big denominations
menkul kıymetlerde büyük değerli kupürler İsim
big draw
atraksiyon
big earner
çok para kazanan
big eater
boğazlı
big eight
sekiz büyükler (dünyanın en büyük muhasebe firmaları : Arthur Andersen , Cooper and Lybrand , Deloitte
Haskins and Sells , Ernst and Whinney , Peat Ma
big enchilida
(US) çok önemli ve etkin kişi
big end bearing
biyel yatağı
Big Five
Dünya Savaşı ve 1919 Paris Barış Konferansından sonra ABD, İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya; İkinci
Dünya Savaşından sonra ABD, İngiltere, SSCB, Çin ve Fransaya verilen ad.
İsim
big game
büyük av, büyük av hayvanı.
A big game hunter in Africa. İsim
big game
iri balık: kılıç balığı vb. İsim
big game shooting
büyük av hayvanı avlama
big game- shooting
büyük av hayvanı avlama
big government
merkezi hükümet idaresi
big government
geniş kapsamlı tasarlanmış hükümet mekanizması
big government
(US) merkezi hükümet idaresi
big government
geniş kapsamlı hükümet mekanizması
big gun
kodaman, nüfuzlu/önemli kişi.
He became a big gun in scientific circles: Bilimsel çevrelerde önemli bir kişi oldu. İsim
big gun
kodaman, nüfuzlu/önemli kimse, yüksek mevki sahibi adam.
big hammer
balyoz
big head
kibirli
big head
kendini beğenmiş
big house
cezaevi, hapishane.
big hush- object
çok gizli sorun
big idea
istenmeyen/itirazlara sebep olan öneri/plan/fikir.
You're always coming here with your big ideas. İsim
big idea
maksat, niyet, amaç, hedef.
What's the big idea of selling the house: Evi satmaktan maksadın ne? İsim
big income
büyük gelir
big income earner
çok para kazanan
big industrialist
büyük sanayici
big investor
büyük yatırımcı
big league
büyük lig.
big lie
torpil (argo)
big lie
büyük yalan: bir yolsuzluğu örtmek için propaganda amaciyle uydurulmuş iddia. İsim
big money
büyük para
big name
büyük ve önemli isim
big noise
kodaman, büyük adam.
He thinks he's a big noise.
big orders
büyük siparişler İsim
big party
şölen
big picture
büyük resim İsim
big pot
kodaman
big pot in the business world
iş dünyasının ileri geleni
big press
büyük şehir basını
big school
siyasi mahkûmlar hapishanesi
big shot
kodaman, önemli/nüfuzlu/büyük mevki sahibi kimse.
big shot
kodaman, önemli kimse.
big six
büyük altı (Avrupa'nın kitle pazarı için otomobil üreten şirketler : Fiat , Volkswagen , Renault , Peugeot
, Ford ve Opel ; General Motors
big stick
kuvvet, güç, zorbalık: sindirme ve sözünü geçirme aracı olarak kullanılan askerî kuvvet vb. İsim
big stuff
önemli bir şey
big talk
abartma, mübalâğa, palavra. İsim
big talk false
atmasyon
big talker
tafracı
big ticket
pahalı mal
big ticket items
pahalı ürünler İsim
big time
en yüksek mevki/makam/rütbe/derece.
big time
eğlenceli/hoş vakit.
big time
günde 2 temsil veren başarılı oyun/vodvil. Tiyatro
big toe
ayak başparmağı. İsim
big top
sirk. İsim
big top
büyük sirk çadırı. İsim
big tree
ulu ağaç, sekoya
(Sequoiadendron giganteum): boyu 90 m.'yi geçen Kaliforniya ağacı.
giant sequoia
ile ayni anlama gelir.
İsim
big wheel
kodaman, önemli/nüfuzlu/büyük mevki sahibi kimse.
big wheel
big shot
big with child
hamile
big with consequences
ağır sonuçları olma
big words
büyük laflar İsim
(building) big and imposing
kale gibi
(snow) falling in big flakes
kuşbaşı
a big lie
kuyruklu yalan
a big night club
gazino
a big pot
kodaman.
as big as life
(a) gerçek, hakikî, ta kendisi, tıpkısı, (b) bizzat, şahsen, (c) canlısı/hakikisi kadar büyük.
bang the big drum
davul çalmak, reklam yapmak.
be a big draw
çok çekici olmak Fiil
be big on hospitality
büyük konuksever olmak Fiil
be on a big spending binge
har vurup harman savurmak Fiil
be on view in the big shops
büyük mağazalarda teşhir edilmekte olmak Fiil
bring in big money
büyük para getirmek Fiil
come into the big money
birden büyük para kazanmak Fiil
deal in big volumes
büyük hacimlerde iş görmek Fiil
deal in big volumes
büyük hacimlerle iş görmek Fiil
do big business
büyük iş yapmak Fiil
get a big hand
bol mahsul kaldırmak Fiil
get a big head
bir havalara girmek Fiil
get a big head
şişinmek Fiil
get a big head
götü kalkmak Fiil
give a big hand
alkışlamak Fiil
half as big/much
bir buçuk katı/misli.
He earns half as much as you: Seninkinin bir buçuk katı kazanıyor.
have a big banking
emre amade çok parası olmak Fiil
have a big mouth
geveze/boşboğaz olmak, sır saklayamamak, ağzında bakla ıslanmamak.
He has a big mouth: Gevezenin biridir.
he's got a big mouth
geveze geveze
hit the big time
başarıya ulaşmak Fiil
It's not a big deal.
Çok da önemli birşey değil.
It's not a big deal.
Büyük bir marifet değil.
in a big hurry
alelacele
in a big way
tantana ve debdebe ile
in a big way
oldukça çok
in a big way
gösterişli bir biçimde
in a big way
(US) şevkle
leave a big blank in sb's life
birinin hayatında büyük boşluk bırakmak Fiil
little pitchers have big ears
çocukların kulağı delik olur/ çocuktan al haberi/ çocukların gözünden bir şey kaçmaz.
Little pitchers have big ears
Çocukların kulağı delik olur/çocuklar her şeyi duyarlar.
make a big deal out of something
büyütmek Fiil
make a big deal out of something
abartmak Fiil
make a big deal out of something
olay yapmak Fiil
make a big deal out of something
mesele haline getirmek Fiil
make a big deal out of something
sorun haline getirmek Fiil
make big pimss
çok kâr etmek Fiil
make big profits
çok kâr etmek Fiil
not to be a big runner
çok revaçta olan bir mal olmamak Fiil
one who makes big profits out of shoddy work
kapkaççı
put a big dent in the economy
yükselen konjonktürü eğmek Fiil
rack up big sales
çok para kazanmak Fiil
reap big gains
büyük kazanç sağlamak Fiil
roll a big deal
büyük iş çevirmek Fiil
run a big story
bir hikâyeyi abartmak Fiil
the big five
The National Provincial
the big five
Lloyds
the big five
İngiltere'deki en büyük beş banka : Barclays
the big five
Westminster
the big five
The Midland
the big four
dört büyükler (İngiltere'nin dört ticaret bankası : Barclays , Lloyds , The Midland , The National Westminster
the big shot
kodaman
the big/long sleep
ölüm (uykusu).
the parts of a country outside the big cities
taşra
to have a big mouth
boşboğaz/geveze olmak.
to have a good ear: kulağı hassas olmak, (müzikte) sesleri iyi ayırt edebilmek.

to set an example: örnek olmak.
to answer at a venture: rastgele cevap vermek.
A dead calm often precedes great storms: Büyük fırtınalardan önce çoğunlukla derin bir sessizlik (ölüm sessizliği) olur.
to have a big mouth
geveze olmak, gevezelik yapmak.
Why can't you keep your big mouth shut! Sen sussana! Ağzını kapa(sana)! Bırak gevezeliği!
to have big ideas
önemli tasarıları olmak, önemli bir şey yapmak istemek.
to make the big times
başarmak, becermek, hakkından gelmek.
too big for his boots/breeches
kendini dev aynasında gören, kendini beğenmiş.
turn out to be a big city
büyük şehir haline gelmek Fiil
two sizes too big for me
iki beden büyük
what's the big idea ?
olup biten ne ?
which comes from one of the big guns
tepeden inme
whirl of modern life in a big city
büyük bir şehirde çağdaş hayatın girdabı
Ingilizce-Türkçe terim çevirileri: Zargan Ltd.