1. kaynama, kaynatma, kaynayış.
    bring to a boil: kaynatmak.
    She brought a cup of water to a boil.

    come/begin to the boil: kaynamaya başlamak.
    on the boil: kaynayan, kaynamaya başlayan/başlamış, kaynamakta.
    off the boil: kaynaması durmuş.
    go off the boil: kaynaması durmak.
  2. kayna(t)mak.
    boil some water in the kettle. Water boils at 100°C.
  3. kaynamaya başlamak, kaynar gibi kabarmak/köpürmek.
    When the water boils, add meat and cabbage.
  4. kaynar gibi köpürmek/kabarmak/çalkalanmak.
    The sea boiled in the storm: Fırtınada deniz çalkalanıyordu.
  5. galeyana gelmek, öfkeden köpürmek.
    She was boiling when he arrived late.
  6. içindeki sıvı kaynamak veya kaynar sıvı içinde bulunmak.
    The cattle is boiling. The vegetables are boiling.
  7. haşlamak, kaynar suda pişirmek.
    to boil eggs.
    boiled meat/vegetables: haşlama et/sebze.

    (soft/hard) boiled egg: (rafadan/hazırlop) kaynamış yumurta.
  8. suyunu buharlaştırarak eriyikteki şeker, tuz vb.'ni ayırmak.
  9. Metalurji erimiş kalaydan yabancı maddeleri ayırmak.
  10. İsim çıban.
tepesi atmak, sabrı tükenmek/taşmak, kan beynine fırlamak.
Such carelessness made his blood boil:
Böylesine dikkasizlik sabrını taşırdı.
It makes my blood boil: Tepem atıyor.
Halep çıbanı İsim, Tıp
patlama noktasına gelmek Fiil
kaynama noktasına gelmek Fiil
(parke caddede) soğuktan çatlayıp kabarmış kısım. İsim
birini çıldırtmak Fiil
(kaynayarak) buharlaşıp tükenmek.
(a) buharlaşıp azalmak, (kaynayıp) suyunu çekmek, özü kalana kadar kaynamak, (b) kısaltmak, kısmak, özetlemek.

to boil down a newspaper article: bir gazete makalesini özetlemek.
This is what his argument boils down to … : İtirazının özeti şu … (c) işaret etmek, özet/sonuç olarak göstermek/işaret etmek, sonucuna varmak, müncer olmak.
It all boils down to this: Sözün kısası/özeti şudur.
It all boils down to a clear case of murder: Bütün bunlar, apaçık bir cinayet karşısında bulunduğumuzu gösteriyor.
It all boils down to the same thing: Hepsi aynı kapıya çıkar/hepsinin sonucu aynıdır.
(dokumacılıkta) (a) (ipeğin) zamkını gidermek, (b) kumaşı sıcak bir eriyiğe daldırıp temizlemek.
(a) (kaynayarak) taşmak, (b) galeyana gelmek, öfkesini/heyecanını tutamamak/bastıramamak.
boil over
with rage: hiddetten köpürmek/kudurmak, çılgına dönmek.
(süt vb.) kaynayıp kabarmak.